Bilecik Belediyesi’nde yaşanan olayların ardından 6 ay önce kente Belediye Başkan Vekili olarak seçilen Melek Mızrak Subaşı, kendisi ve belediye ile ilgili olan iddialara cevap verdi.
Bilecik Belediye Meclisi’nde, İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılan Belediye Başkanı Semih Şahin’in yerine seçilen Muharrem Tüfekçioğlu’nun başkan vekilliğinin düşürülmesinin devamında belediyenin bir numaralı ismi olan Subaşı, yapılan haberlerle ilgili yasal sürecin başladığını kaydetti.
HABERLERE DAVA AÇTIK
Başkanlık Makamında yaptığımız röportajda tüm soruları yanıtlayan Subaşı, ”Çok yakın bir zamanda bir takipçim bana göndermiş, arama motorlarında ismimi yazınca hep yandaş medyanın yayınladığı çirkin haberlerle karşılaşıyoruz. Bunlarla ilgili dava açtık ve tekzip raporlarımızı da ilettim. Takdir edersiniz ki yayınlanmıyor ve ondan sonra farklı bir dava sürecine yöneliyoruz o da biraz uzuyor.” diye konuştu.
100. Yıl etkinliklerini çok önemsediklerini kaydeden Subaşı, ”Bilecik’in kurtuluşunun 100. Yılıydı. Ne kadar gurur verici bir durum. Biz 30 Ağustos Zafer Bayramı’mız ile 6 eylülü Bilecik’in kurtuluşunu birleştirdik. Bir festival havasında olsun, hem buraya gelecek olan öğrencileri teşvik etme anlamında bu aslında o kadar kıymetliydi ki çünkü burası aynı zamanda sosyal bir yaşantının elbette ki olduğu bir eğlence şehri oldu. Burada yaşayan gençlerimiz var, okumak için dışarıya çıkacak gençlerimiz var, lise çağında ailesiyle yaşayan gençlerimiz var.
İLİ TANITMAK İÇİN İYİ BİR YOL
Biz lisede Mithat Körler ile büyüdük, değişik bir sanatçı görmezdik. O zamanlar ne mümkün ünlü birisinin konserine gitmek, şimdi ne mümkün Zeynep Bastık’ın konserine gitmek. Herhalde 500 liradan aşağı değildir, en yakın lokasyona gitseniz harcadığınız yakıt masrafı buna dahildir. Biz etkinlikte herkes eğlensin, ücretsiz giriş olsun ve yol masrafı da olmasın. Burada esnaf kazandı, dolmuşçularımız kazandı, Bilecik canlandı. Öğrenciler geldi, dışarıdan inanılmaz yoğun talep geldi. Adapazarı, Eskişehir, Bursa ve diğer çevre illerimizden misafirler ağırladık. Aslında bu da ilimizi tanıtmak için bir yoldu.” ifadelerini kullandı.
6 Eylül’de bizim geleneksel pilavı tüm halkın bildiğini dile getiren Subaşı, bu konuda da çıkan haberlere şu sözlerle açıklık getirdi:
”Bu tavuklu pilavın yanında üzüm ve ayran da verilir. Ben küçüklüğümden beri Şeyh Edebali Türbesi’nde sıraya girip bu pilavı alırdım ve çok da tatlı olurdu. Hep birlikte yenen pilavdır ve adettendir.
Yapılan festivalde bir çok sanayicimiz bize destek verdi. Bu desteklerle ilgili de bir organizasyon yaptık sadece iş adamlarını davet ettiğimiz. Bize sponsorluk desteği sağlayanlara onur ödülü ve plaketler takdim ettik. Böyle başladık sırf bu dedikodulara mahal vermemek adına. Firmalarla sponsorluk desteğini imzaladık ve firmalarımız direkt organizasyon firmasına ücretlerini gönderdiler. Belediye olarak biz de teslim almadık. 6 eylülde yapılan pilav ile ilgili haberlerde çalışanların giyim logosundan arabada gözüken logoya kadar benim eşimin firmasının logosu vardı. Yıllardır bu sektördeler.
ELBETTE Kİ EŞİMDEN İSTEYECEĞİM
Eskişehir, Bozüyük ve Bilecik’te hizmet veriyorlar. Eşime dedim ki pilav için bize sponsor olur musunuz? Kimden isteyeceğim? Elbette ki eşimden isteyeceğim. Çünkü benim yemek firmam var. Ben 3 bin kişilik pilav istedim, pilavı 4 bin kişi olarak anlaştık ve bir sponsorluk sözleşmesi imzaladık herkes gibi etik olması açısından onlarla da. Bize gelen pilav 5 bin kişilikti. Bu da artıdır, yetmez, yoğunluk olur orada bir sürü kişiye dokunduk ve bir sürü çirkin haber çıktı. Firma da dava açtı bununla ilgili. Bunun doğruluk payının olmadığını biz hukuksal yöntemlerimizle gösteriyoruz.”
Bir otel odasına verilen 14 bin liralık iddia için de konuşan Subaşı, ”Geçtiğimiz yıl İstanbul’da CHP’li belediyeler tarım zirvesi fuarına kadın kooperatifimizle birlikte katıldık. Bizden de yaklaşık 12 personel katıldı. Ben ana temsilcisiydim, Semih Şahin, eşi, yardımcıları, özel kalemi gibi orada stantta tanıtıcı ürünler vardı ve biz gerçekten Bilecik’i çok güzel tanıttık. En farklı stantlardan birisiydik. Biz kendimiz tasarladık, o kadar gurur duyduk ki herhangi bir yerden profesyonel destek almadık. Orada 248 belediyenin katıldığı bir fuarda çok gözde konumdaydık. Profesyonel fuar standı yapan mimar arkadaşlar bizleri ziyaret etti ve kimden danışmanlık aldığımızı sordular. Biz orayı Çukurören biberimizle, salçamızla, lokumumuzla, eriştelerimizle ve tarhanalarımızla tanıttık.
İNDİRİMLİ ALDIĞIMIZ MAKUL BİR RAKAM
Buraya gittiğimizde elbette bir konaklama bedelimiz olacaktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğindeydi organizasyon herhangi bir ücret ödemedik. Onlardan bir otel listesi istedik, onların anlaşmalı olduğu aynı zamanda fuar alanına en yakın mesafede olan. Bize gelen o akıştaki en yakın mesafede bir otel vardı standart bir otel. Zaten giderken bir sponsorluk anlaşmamız vardı konaklamayla alakalı. Belediyemize gelen bir fatura yok bununla ilgili. Konaklama bedeli toplamda 12 kişilik 21 bin lira tutmuş, indirimli aldığımız makul bir rakam. Belediyemizin bütçesinden de hiç ödeme yapılmayan bir rakam. O yüzden haber değeri olmayan bir haberdi bu. Bu konuyla ilgili haber yapanlara da dava açtık.” ifadelerini kullandı.
Subaşı, kendisine personel çıkarıp çıkartmayacağı sorusunun çok sorulduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
”Bu soru bana çok soruluyor, ihtiyaç dahilinde personel alıyorum. Mesela park ve bahçelere sezonluk işçi aldım temizlik işlerine. Atölyemizde ara ara rahatsız olan, tatsız konular yaşadığımız personellerimiz oldu bunlar basına da yansıdı elbette o arkadaşlarımızın görev yeri boşaldığında almak durumunda kalıyoruz. Mesela operatörümüz işten ayrılma durumunda kaldı ve yeni bir operatör almak durumunda kaldık. 80 dönüm ekilebilir bir arazimizin olduğunu keşfettik bunun için arazilerimizi ekeceğiz ama ziraat mühendisimiz yok, dışarıdan destekle de bir noktaya kadar gidiyordu, hibe ata tohumları aldık ve ziraat mühendisine ihtiyacımız vardı elbette aldık. Kreşlerimizde 5 sınıfa 4 öğretmen düşüyormuş ve bizim kreşlerimiz 3, 4 ve 5 yaşa hizmet veriyor. Bir okul yöneticimiz yokmuş bunlar için elbette her sınıfta 2 öğretmen olacak şekilde bir düzenleme yaptık. Birkaç ay sonra 2 kreşimizi daha belediyemizin bünyesine katacağız orada da güzel projelerimiz var, sisteme adapte olmak adına alttan yetişen öğretmenlerimiz de olmak zorunda.
ÇALIŞMAYAN HİÇ KİMSEYİ ALMAM
Okul yöneticisi, kreşlerimize öğretmenler aldık ama şunun özellikle altını çizmek istiyorum ‘Masa başında oturan hiçbir iş yapmayan, sadece gün geçiren hiç kimseyi almadım, almam.’ Bununla alakalı talep çok geliyor. ‘Bir kişi daha al ne olacak’ diyorlar ve ben bu benim kırmızı çizgim, çalışmayan hiç kimseyi almam. Beden işçisi olarak çalışacaksa evet alırım. Kaliteli hizmet vermek adına personel sayısını artırmak zorunda kalıyorum bununla alakalı elbette alımlar oluyor, bizimle yoluna devam etmek istemeyen arkadaşlarımız oluyor. Yoksa özellikle bu kişi bu tarihte işten çıkacak, şu kişi şu tarihte işe alınacak diye planlı bir şey söz konusu olamaz.”
İlk zamanlar hakkında çıkan asılsız dedikodulara gereksiz derecede üzüldüğümü fark ettiğini anlatan Başkan Vekili Subaşı, ”Çok seyrinde giden normal bir hayatımız varmış, benim hayatım ailemden ve küçük arkadaş çevremden ibaretti. Kendimize ait bir sosyal yaşantımız vardı.” dedi.
BAŞKANLIK GÖREVİNE DEVAM
Başkanlık görevine devam etmek istediğini vurgulayan Subaşı, ”Elbette. Zaman neyi gösterir bilinmez. Belediyede devam ederiz, farklı iş kollarında devam ederiz ama belediyedeki şu durum çok güzel; dokunduğunuzun meyvesini hemen alıyorsunuz. Hüzünlü bir insana hemen dokunabiliyorsunuz, hızlıca işini çözebiliyorsunuz, bir vatandaşımızı memnun edebiliyorsak, ihtiyacı olan vatandaşa gerçek anlamda elimizi dokundurabiliyorsak, büyüdüğünüz şehirde sokaklarda gezerken ‘evet tam olarak bu, benim büyüdüğüm şehirde çocuklarım büyüyor ve burada büyümeli’ demek istiyorsanız çok çalışmak zorundayız.” açıklamasında bulundu.
Kavgacı tutumu sevmediğini belirten Başkan Vekili Subaşı, şöyle devam etti:
”Partimin desteğini kesinlikle görüyorum sıkıntı yaşadığım zamanlarda da. İl ve merkez ilçe başkanımızla hemen hemen her gün görüşüyoruz. Genel merkez ile de çok sık bağlantı kurmak zorunda kalıyoruz. Gayet güzel giden bir iletişimimiz var. Kavgacı tutumu sevmiyorum. Çünkü ülkemiz artık kavgayı sevmiyor, bende sevmiyorum. Zaten ben yapı olarak da kavgayı alevlendireyim modunda hiçbir zaman olmadım. Her zaman dengeli gitmekten yanayım. Bilecik çok küçük bir il, birbirimizle çok yüz yüze gelebiliyoruz, aile ilişkilerimizin olduğu arkadaşlarımız diğer partilerde de olabiliyor. Çok normal ve kıymetli. Biz burada evet seçim zamanında rozetlerimizi takıyoruz.
Ben elbette CHP’liyim ama her şeyden önce belediye başkanı olduğum için bulunduğum konumdan dolayı rozetsizim. Farklı siyasi görüşü olan vatandaşlar bana rahatlıkla gelmek zorunda, oy vermiş veya vermemiş, desteklemiş veya desteklememiş, ideolojimi beğenir veya beğenmez ama belediyeyi ben ve benim ekibim yönetiyor ve halkı içine almak istiyoruz. Halk günlerimiz bu yüzden. Öneriler geliyor, eleştiriler geliyor, ‘hayır ben bilirim’ perdesinde olamayız. Bu kibir bize yakışmaz, ben bunu sevmiyorum ve dengeli gitmekten yanayım. Hepsi de benim siyaseten büyüğüm. Konuşurken de diyorum benden 30 yaş büyük bir meclis üyemiz bana bir tavırda bulunsa ben onu saygıyla karşılamak durumundayım çünkü benden yaşça çok büyük.
Benim yaşım kadar onun siyasi tecrübesi var ve elbette ondan öğreneceğim çok şey var diyorum. Tatlı yollu orta yolu her zaman buluruz. Hem karşı partiden hem kendi partimizden hem ittifak ortağımızdan kesinlikle bir problem olmaz olsa bile uzamaz. Uzatmamaya gayret gösteririm.” (bilecik11.com)