İletişim çağındaki hızlı, haz, çıkar odaklı yaşantının küresel stres seviyesini yükselttiğine işaret eden Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, stresle baş ederken duygusal esneklik yöntemlerinden yararlanılabileceğini söyledi. Tarhan, “Zihinsel esneklik ve psikolojik esneklik birbirinin devamı gibidir. Bu esnekliklere sahipseniz, bir kriz olduğu zaman esnersiniz, tekrar eski halinize gelirsiniz. Burada işin bütün püf noktası kişinin bir kriz, bir gerilim yaşadığı zaman mücadele edip, hemen tekrar ayağa kalkabilmesidir. Her şartta mutlu ve sağlıklı olabilmek, afiyette olabilmeyi başarabilmek, kışın soğukta, yazın sıcakta, yağmurda, çamurda her türlü ortamda dört mevsimde açan çiçek gibi olabilmek, psikolojik sağlamlıktır. Bu sağlamlığın olması için de psikolojik esneklik olması gerekiyor.” dedi.
Stres seviyesinin yükselmesiyle birlikte, artık “Mindfulness” eğitimlerinin sistematik bir şekilde okullarda öğretilmesi gerektiğiyle ilgili bütün dünyada çalışmalar yapıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, modernleşirken kendi kültürümüzü de korumamız gerektiğine değindi. Tarhan, ilkokul çağındaki Japon ve Amerikalı çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmadan örnekler vererek şunları söyledi: “Batı’nın güzel taraflarını alalım. İlmini, tekniğini alalım ama bırakalım kültür onların olsun. Japonya’daki okullarda ve Amerikan okullarında yetişen, aynı yaş grubundaki çocuklara matematiksel zor testler, yapamayacakları sorular vermişler ve kaç dakika sonra vazgeçeceklerini ölçmüşler. Amerikalı çocuklar ortalama dokuzuncu dakikada pes etmişler, ama Japon çocuklar on üçüncü dakikada vazgeçmiş. Yani %50 daha fazla dayanıklılık var. Çünkü kültür onu öğretiyor. Japonya’da ilk dört sene hiç bilgi yükleme yapmıyorlar. Sadece insani değerleri öğretiyorlar.”
“Her şey incelikten ancak insan kabalıktan kırılır”
Katı nesnelerin sağlam gözüktüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanın bir özelliği var. Her şey incelikten kırılır ama insan kabalıktan kırılır. İnsanda esnek olan şeyler sağlamdır. Eşinizin, çocuklarınızın, yakınlarınızın kalbine girmek istiyor musunuz? Kapıyı kırarsanız, giremezsiniz oraya. Kalbe girmenin yolu, insanlarla iyi ilişki kurmak, sevgi ilişkisi kurmaktır.” diye konuştu.
Keşkeler ruh sağlığını çökertmeye yeter
Haksızlığa uğradığı, reddedildiği, hayal kırıklığı yaşadığı, hedefine ulaşamadığı zaman herkesin üzülebileceği ve bunun doğal bir duygu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yaşanılan olayı kabullenebilmek önemlidir. Kabul edemeyen bir kimse, ‘keşke’ lerle yaşamaya başlar. Bu insanı yiyip bitirmeye yeter. Bir insanın ruh sağlığını çökertmeye yeter. İnsan herhangi bir şeye üzüldüğü zaman, çaresi varsa gereği yapılır, üzülmeye değmez. Çaresi yoksa üzülsen de sonuç değişmeyeceği için yine üzülmeye değmez. Kişi bunu öğrendiği zaman, yaşadığı olaya karşı dayanıklılık becerisi kazanır. Bu teslimiyetten farklı olarak kabullenmektir. Kişinin kendinden daha büyük bir şeye inancı olmalı. ‘Sadece kendine inan’ dediğin zaman, gücü yetmediği yerde kişi dağılıyor. Halbuki böyle durumlarda insanın kendinden daha büyük bir şeye inanması, daha büyük bir anlamın parçası olması, yüksek bir güce, yüksek bir değere inanması, bununla ilgili sığınağının olması kişiyi dayanıklı kılıyor. Dünyada her şeyi bilen, her şey kontrol eden, mutlak irade, mutlak güç, mutlak hikmet, mutlak ilim, mutlak kudret sahibi bir irade olması en akla yakın inanıştır.” ifadelerini kullandı.
“Olaylar ayrıştırılarak düşünülmeli”
Bizim şu coğrafyamızdaki, Kuranı Kerim’deki manevi destek ve dini başa çıkma yöntemi hiçbir dinde olmadığına dikkat çeken Tarhan, “Özellikle gücünün yetmediği durumlarda olayı kabullenebiliyorsa ‘demek bunu yaşamam gerekiyormuş’ diyor. Kabulleniyor. Yüksek bir anlamın parçası olduğunu hissediyor. Diğer taraftan da insanın yani duygusal olarak dirençli olabilmesi için kabullenmesi önemli. Kabullenmek bir şart ama yetmiyor. Bir de insanın geçmişte yaşamaması lazım. Çok güzel bir slogan vardır; ‘Geçmişten öğren, geleceğe bak. Ama bugünü yaşa.’ Anı yaşa değil, ‘anda yaşa’ dır o. Her olay bağlamında değerlendirilmeli. Geçmişte yaşanan bir olayı da bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Bir de olayları ayrıştırarak düşünmek önemli. Olayları ayrıştırmadan düşündüğün zaman bir nevi zihinsel karmaşa ortamı oluyor. Bu tarz kişiler zamanlama, sıralama yapamıyor. Yaşadığı olaylarda önem ve öncelik yapamıyor. Yakın ilişkilerde kişi o ayrıştırmayı yapamadığı zaman, onun hangi niyetle söylediğini düşünemez.” diye konuştu.
Bir arada olamayacak duygular…
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, elimizdeki değerler ölçüsünün doğru olmasıyla ancak psikolojik sağlamlığı yakalayabileceğimizi belirterek şunları söyledi: “Bir olayın duygusal boyutunu, düşünce boyutunu, davranış boyutunu ayrıştırmak gerekiyor. Özellikle yakın ilişkilerde iyi zan esastır. Düşman gibi kişilerle karşı karşıyaysanız o zaman kötü zan önceliklidir. Yakın ilişkilerde iyi zan esas, kötü zan istisnadır. Güven esastır, kuşku istisnadır. İşte bunlar değerlerdir. Değer yargıları olan insanların psikolojik sağlamlığı daha iyi oluyor. Onun için kendi değerler sistemimizi doğru oturtmamız lazım. Çünkü bir insan elindeki cetvel eğri ise doğruyu bulamaz. Elimizdeki değerler ölçüsü doğru olursa, psikolojik sağlamlığı yakalayabiliyoruz. O değerler sisteminde, sözünde durmak, yalan söylememek gibi 24 tane temel insani değerler vardır. Hırsla mutluluk bir arada olmaz. Kıskançlık ve huzur bir arada olmaz. Kibir duygusu ile kendini güvende hissetme duygusu bir arada olmaz. Bu değerlere sahipsen, mutlu olmak, huzurlu olmak, kendini güvende hissetmek istiyorsan o zaman hırstan, kıskançlıktan, kibirden uzak duracaksın. Bu değerlere uygun davranış geliştireceksin. Mesela tembellik varsa, karamsarlık varsa başarı beklemeyeceksin. Başarı, bu zihniyette olan bir kimse için mümkün değil. Bunun gibi, kim, ne oldu, nerede oldu, hangi bağlamda oldu, nasıl oldu bunları söylemek ve bir nevi psikolojik esnekliğe uygun davranabilmek için zihinsel strateji geliştirmeliyiz.”