ERCÜMENT DAŞDELEN / KARS (BHA) – Eğitim-Sen Kars Şubesi 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde hayatını kaybedenlerin 30’ncu yıldönümüne ilişkin açıklama yaptı.
Sivas Madımak otelde yaşanan olaylarda 33 sanatçı ve aydın ile 2 otel görevlisi, 2 de saldırgan olmak üzere toplam 37 kişi hayatını kaybetti.
Eğitim Sen-Kars Şube Başkanı Hakan Topçu’nun, Sivas Madımak otelde yaşanan olayların 30’ncu yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklaması şöyle: “Ülkemiz tarihinin en acı günlerinden biri olan 2 Temmuz Madımak Katliamının 30.yıldönümünde, ne ülkemize, ne de Madımak’a adaletin gelmediği baskıcı ve karanlık süreçlerden birlikte geçiyoruz. Yıllardan beri ülkemizde ve dünya da bu türlü acıların bir daha yaşanmaması için; ülkemizde insan haklarına dayalı, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işletildiği, herkesin düşüncelerini özgürce ifade edebileceği, insan haklarının, özgürlüklerin ve laikliğin olduğu bir ülke yaratma mücadelesini sürdürmeye devam ediyoruz. 30 yıl önce sanatlarıyla, düşünceleriyle, türküleriyle ve şiirleriyle Sivas’a giden aydınlarımız, gençlerimiz, ozanlarımız ne yazık ki, bu değerlere düşman olan karanlık odaklar tarafından katledildiler. Aradan çeyrek asırdan fazla bir zaman geçmesine rağmen; katliamın gerçek suçluları ve sorumluları açığa çıkartılmadığı gibi; dava bilinçli olarak zaman aşımına uğratılmıştır. Katliam zanlıları iktidar sahipleri tarafından “ülkemize hayırlı olsun” söylemleriyle adeta aklanırlarken, katillerin avukatlığını yapanlar iktidar tarafından çeşitli üst düzey görevlerle ödüllendirilmişlerdir. Elbette bu karar halkın vicdanında aklanmadığı gibi, acımızı daha da büyütmüştür. Katliamda hayatını kaybedenlerin ailelerinin ve bizlerin, “madımak utanç müzesi olsun”, “madımağa adalet gelsin”, “insanlığa yönelik işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz” gibi taleplerimiz yıllardan beri görmezden gelinmektedir. Bizler bu katliamlarla yapılmak istenenin; bizleri bir arada tutan demokratik laik değerlerin ortadan kaldırılmasının hedeflendiğini, yerine gerici, ırkçı, halkları düşmanlaştıran bir anlayışı hâkim kılmak olduğunun bilincindeyiz. Bugün ülkemizde iktidar tarafından kullanılan gerilim ve ötekileştirme dili ile uygulanan ırkçı ve gerici politikalar da bunun somut ifadesidir. Söz konusu yaklaşımı birkaç somut olayla örneklendirecek olursak; Eğitim ve sağlık başta olmak üzere devletin tüm kurumlarında dinsel gericiliğin örgütlenmesi hız kazanırken, bütün bunlara ek olarak ÇEDES projesi temelinde hiçbir pedagojik eğitimi olmayan, imam, hafız ve müezzinlerin okullarda görev alması, diyanetle yapılan bu kapsamdaki protokoller vb. girişimlerle de eğitim alanında ki çağdışı gerici anlayışın yaşam bulmasına yol açmaktadır. 21 yıldan beri iktidarda olan anlayış, ülkemizin temel sorunlarına gerçekçi çözümler üretmediği gibi, kader veya fıtrat gibi kavramlarla toplumu oyalamaya devam etmektedir. Ülkemiz ve bölge ülkeleri yasa boğan 6 şubat depreminde yaşanan can kayıplarına yönelik, bu ülkenin en yetkili ağzı tarafından “kader planın bir parçası” denilerek ölümler adeta kutsanmıştır. Yine aynı anlayış, soma maden faciasında, Ermenekte ve buna benzer acı olaylarda “bu işin fıtratında bu var” gibi söylemlerle algı oluşturularak gerçekler gizlenmek istenmiştir. Yine ülkemizde her geçen gün artarak devam eden kadına yönelik şiddet adeta kırım boyutuna ulaşırken, bunun arkasında yatan anlayışta, kadını sosyal yaşamdan soyutlayan, dört duvar arasını hapsetmek isteyen, gerici bir anlayışın sonucudur. Karanlığa karşı aydınlık yarınlar için mücadelemiz sürecektir. Madımağı Unutma, Unutturma.”