Erdoğan’ın Aday Olması Anayasa Açısından Mümkün Değildir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Erdoğan'ın Aday Olması Anayasa Açısından Mümkün DeğildirMERAL AKŞENER BANA: ÜMİT BEY, BİR HELİKOPTERE ATLAYIP KANDİL’E GİTSEM, DURAN KALKAN’A VE CEMİL BAYIK’A SORSAM, ULAN SİZ NE İSTİYORSUNUZ ANLATIN BAKALIM” DESEM
 
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İstanbul’da gazetecilerle bir araya geldi. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Özdağ, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“Türkiye hızla bir seçime doğru yaklaşıyor. Bu seçimin yapılması gereken tarih Haziran 2023’tür. Haziran 2023’te yapılacak seçimlerde Erdoğan’ın aday olması anayasa açısından mümkün değildir.”
“Suriyelilere, Mısırlılara, Libyalılara, Iraklılara, Yemenlilere sürekli vatandaşlık veriliyor. Temmuz’da Yüksek Seçim Kurulu’nun vermiş olduğu listeler üzerinden yaptığımız araştırmada; 465.000 Suriye doğumlu seçmen olduğunu gördük. Bunların 99 bin tanesi İstanbul’da yaşıyor.”
“Her gün petrol ve doğalgaz bulunuyor. Neden bu petrol ve doğalgaz tam seçimlerin öncesinde çıkar böyle bir kaide mi var acaba merak ediyoruz.”
“1921 anayasasının siyasi proje olarak ortaya koyan her politik çizgi HDP, AKP ve şimdi millet ittifakı şunu söylemektedir, ‘Biz İstiklal Savaşı’na evet diyoruz ama Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna hayır diyoruz.’ Kuruluşta ortaya konulan Devlet yapısını kabul etmiyoruz bunu yeniden kuracağız diyorlar. HDP bunu Türkiye’yi federalleştirmek için istiyor. AKP bunu Türkiye’yi şeriyatlaştırmak için istiyor. Peki, millet ittifakı bunu neden istiyor?”
“6’lı masanın ortağı DEVA Partisi genel başkanı “anayasadan Türk kimliğine çıkaracağız” diyor. DEVA’nın tek başına savunduğu bir görüş değil. CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti, DEVA’nın bu açık şekilde söylediğini esasen güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye geçiş belgesinde söylemişler.”
“İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de medyascope Ruşen Çakır’la yaptığı konuşmada “Erdoğan açılımı iyi yönetemedi seçimlerden sonra İyi Parti, Kürtlerle oturup siz ne istiyorsun biz ne istiyoruz diyerek konuşacağız” açıklamasını yaptı. Yeni bir açılım sürecini başlatmaktan bahsetti. Demek ki Sayın Akşener PKK ile oturup yeni bir terörle müzakere süreci başlatacak. Ben de buradan Akşener’e soruyorum; Sayın Akşener, PKK ile masaya oturduğunuz zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bugünkü hukuksal yapısından hangi noktalarda taviz vereceksiniz?”
“İyi Parti’nin kuruluşu sırasında Akşener’le yapmış olduğumuz konuşmalarda bana iki kez şu soruyu sordu; Ümit Bey bir helikoptere atlayıp Kandil’e gitsem, Duran Kalkan’a ve Cemil Bayık’a sorsam, ulan siz ne istiyorsunuz anlatın bakalım. İlk duyduğunda kulaklarıma inanamadım. Şaka yaptığını düşündüm ve Meral Hanım böyle bir şey olmaz. Böyle bir şey yaparsanız sizi hemen elinizi kolunuzu bağlarlar ilk mağaraya atarlar dedim ve aynı soruyu bir başka toplantıda tekrar sordu. Dışarıda bir daha söylememesi gerektiğini söyledim. Sonra bir daha bahsetmedim ama şimdi anlıyoruz ki Ruşen Çakır’a vermiş oldu demeçte seçimlerden sonra oturup konuşacağız ifadesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tekrar nasıl kuracaklarının pazarlığını PKK yapacaklar. Özetle millet ittifakı 2002-2009 model bir Ak-millet ittifakıdır.”
“Sinan Ateş’in annesi, babası, eşi ve çocukları, arkadaşları bütün Türk milliyetçileri suçluları komployu kuranları, emri verenleri, azmettirenleri bunların hepsinin bulunmasını ve cezalandırılması istiyor ve bekliyor. Türkiye’de bir devlet varsa cinayetin sorumluları yargı önüne çıkarlar. Bu cinayet isimlerini bildiğimiz bütün sorumluları bugün yargı önüne çıkmazlarsa Türkiye’de devlet tekrar kurulduğunda muhakkak yargılanırlar.”
‘’Türkiye, Cumhur ittifakı,  Ak-millet ittifakı ve HDP’den oluşan şeytan üçgenine sıkışmak zorunda değildir. Bu şeytan üçgenini aşmak, vatanseverlere Türk milliyetçilerine, Atatürkçülere ‘tıpış tıpış gidersiniz oyunuzu atarsınız’ demek küstahlığını birilerinin aklından dahi geçirmemesini sağlamak, Türkiye Cumhuriyeti’ni 1924 anayasası üzerinde milli üniter ve laik devlet zemininde 21.yy’a taşımak amacıyla Zafer Partisi, Memleket Partisi, Adalet Partisi ve Doğru Parti ile bir ittifak oluşturma çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu konuda da gerek sayın genel başkanlarla yapmış olduğumuz çalışmalarda, gerek genel başkan yardımcılarının sarf ettikleri mesailerde ciddi bir mesafe almış olduğumuzu ifade etmek isterim. ‘’
 
Türkiye hızla bir seçime doğru yaklaşıyor. Bu seçimin yapılması gereken tarih Haziran 2023’tür. Haziran 2023’te yapılacak seçimlerde Erdoğan’ın aday olması anayasa açısından mümkün değildir.
 
Erdoğan’ın aday olması için seçimlerin anayasanın ifadesi ile tekrarlanması ve bu tekrarlanma için bir yasanın çıkması ve bunun da en az 360 oyla mecliste kabul edilmesi gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi ve İyi Parti, değişik zamanlarda yaptıkları açıklamalarda Erdoğan’ı mağdur etmemek için 360’ı tamamlayacaklarını ifade ettiler. Biz de bunun üzerine kendi adayını belirlememiş bir millet ittifakının, Erdoğan’ın anayasayı arkadan dolanma çabasına neden destek olmak istediğini sorduk. Muhalefetin görevi, Yüksek Seçim Kurulu nasıl olsa Erdoğan’ın adaylığını kabul eder ondan dolayı biz o noktaya varmadan Erdoğan’ın adaylığını önünü açalım demek değil anayasayı savunmaktır dedim. Zafer Partisi’nin bu çıkışı üzerine ve uyarısı üzerine önce hem Cumhuriyet Halk Partisi hem İyi Parti yaptıkları ve yaptırdıkları açıklamalarla 360’ı tamamlayacaklarını ifade ettiler.
 
Kemal Kılıçdaroğlu bunu Sözcü Gazetesi’ne verdiği açıklamada ortaya koydu. İyi Parti ise değişik milletvekillerine benzer açıklamalar yaptırdı. Ancak görüyoruz ki millet ittifakının gelmiş olduğu son nokta Nisan ayından önce yapılacak bir seçim tekrarlamasına “evet” diyecekleridir.
 
Ama bu Erdoğan’a meşruluk sağlamaktan başka anayasaya karşı hile yapmasından başka bir amaç taşımayan bir destek olacaktır. Kendilerine muhalefet diyenlerin aslında çakma muhalefet olduğunu bir defa daha göstermiştir. Öte yandan AK Parti’den gelen açıklamalardan anlıyoruz ki; Erdoğan, 360 oya ihtiyaç duymadan kendisinin Türkiye’yi seçimlere götürebileceğini de düşünmektedir.
 
Bunun anlamı; Erdoğan kendisinin 1. Cumhurbaşkanlığı döneminde olduğunu düşünmektedir anayasaya göre. 1. Cumhurbaşkanlığı dönemindeki bir Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesini isteyebilir, kendisi de bir kez daha aday olabilir; ikinci kez. Bu şekilde yorumlandığı takdirde 2023-2028 döneminde Erdoğan 2. cumhurbaşkanlığı yapmış olacaktır. 2 cumhurbaşkanlığının sonunda yani, 2028’de parlamentodaki çoğunluk 360’la erken seçim veya seçimlerin yenilenmesi kararı alırsa ne olur? Erdoğan bir daha aday olur; 2033.
 
Şimdi bir anayasanın nasıl katledildiğinin çok açık bir göstergesi ile karşı karşıyayız ama sadece burada mı gerçekleşiyor anayasa katli? Diğer taraftan anayasa ile birlikte demokrasi de katlediliyor. İthal seçmen ile Türk halkının seçme ve seçilme özgürlüğü kısıtlanıyor. Suriyelilere, Mısırlılara, Libyalılara, Iraklılara, Yemenlilere sürekli vatandaşlık veriliyor. Temmuz’da Yüksek Seçim Kurulu’nun vermiş olduğu listeler üzerinden yaptığımız araştırmada; 465.000 Suriye doğumlu seçmen olduğunu gördük. Bunların 99 bin tanesi İstanbul’da yaşıyor. Mesela; 193 Japonya doğumlu seçmen var, bir tanesi benim. Almanya’da doğan Fransa’da doğan seçmenler var. Bunlar çoğu Türkler. Buna bir itirazımız yok. Onların da sayısı oldukça yüksel. Bulgaristan doğumlu seçmenler var. Türkiye’ye gelmişler ve Türk vatandaşlığı alan Türkler ama Suriye doğumlu 465.000 seçmen bu seçimin kaderini değiştirecek oranda yüksek. İstanbul’da belediye seçimlerini İmamoğlu’nun birinci seçimde 13000 oyla aldığını biliyorsun. Şimdi 99000 kişi o da Temmuz’daki listeye göre. Son liste şimdi Ocak ayında açıklanacak ve tahminen 1 milyonu aşacak bu sayı. İsimlerden bakmak yanıltıcı oluyor çünkü isimleri değiştiriyorlar ama doğum yerlerini değiştiremiyorlar. Onun için doğum yerleri üzerinden gidiyoruz.
 
Biz ısrarla “vatandaşlık alanlar 10 sene oy kullanamasın” dedik. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve İyi Parti’yi göreve davet ettik. Bir yasa değişikliği önerisi verdik fakat ikisi de desteklemeyi reddettiler. Üstüne üstlük Kemal Kılıçdaroğlu’nun “endişelenecek bir şey yok, sayı o kadar fazla değil, öyle 400000 falan filan değil 200000 civarında” diye Süleyman Soylu’nun vermiş olduğu rakamları teyit etmekten başka bir iş yapmadığını görüyoruz. Bu nasıl bir muhalefet anlayışı? Türk halkının elinden seçme ve seçilme özgürlüğünün kısıtlanarak alındığını görüyoruz ve ana muhalefet partisi buna ses çıkartmıyor. İyi Parti buna ses çıkartmıyor. Yarın göreceksiniz sandık başına gittiğinde yüzbinlerce Türkçe dahi bilmeyen insan oy kullanacak.
 
Belediyeler üzerindeki anti-demokratik baskıların da arttığını ve belediyelere adeta konuşmama baskısı yapıldığı, çalışma baskısı yapıldığını görüyoruz. Türkiye’yi Belarusya şartlarında bir seçime götürmek istiyor Erdoğan.
 
Her gün petrol ve doğalgaz bulunuyor. Neden bu petrol ve doğalgaz tam seçimlerin öncesinde çıkar böyle bir kaide mi var acaba merak ediyoruz. Milli Muharip uçak da 2023 sonunda uçacakmış. 2025’te uçacakken 2023 sonuna alınmış. İnanılır gibi değil. Açık söylüyorum, bilerek söylüyorum, bilgi ile söylüyorum; yalan söylüyorlar.
 
Keşke, Milli Muharip uçak 2023 sonunda uçacak olsa. Altay tankını yapamayanların Milli Muharip uçağı keşke yapabilirlerdi. Uçağın motorunun İngiliz motor olduğunu biliyorsunuz. Ama Milli Muharip uçak da 2023 sonunda gökyüzünde ne yazık ki olmayacak. Sadece bu da içinden geçtiğimiz seçim sürecinde bulunan doğalgaz gibi bir seçim propaganda yatırımı.
 
Tabii seçimlere giderken Zafer Partisi olarak üzerinde durduğumuz bir husus da kaldırılan mavi boyaya seçimlerde muhakkak dönülmesi gereği. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi’ni, İyi Parti ve diğer partileri de bize destek vermeye çağırıyoruz. Seçim hilelerini engellemek için herkes elinden geleni yapmalı.
 
Hükümetin Cumhur İttifakı’nın Türkiye’yi sürüklediği ağır kriz ve şimdi bu kriz ortamında baskıyla manipülasyonla seçim ekonomisi ile seçmen ithali ile anayasayı manipüle ederek seçimlere doğru giderken millet ittifakının da adeta bir 2002-2009 AKP modeli olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş belgesinde 1921 anayasasından hareket ettiler. Erdoğan’ın hukuk danışmanı da bir süre önce yapmış olduğu açıklamada AK Parti’nin birçok yetkilisi gibi 1921 anayasasını esas aldıklarını ifade ediyorlardı. Bunu şöyle özetlemişti; kurtuluşa evet kuruluşa hayır. 1921 anayasasının siyasi proje olarak ortaya koyan her politik çizgi HDP, AKP ve şimdi millet ittifakı şunu söylemektedir, “Biz İstiklal Savaşı’na evet diyoruz ama Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna hayır diyoruz.” Kuruluşta ortaya konulan Devlet yapısını kabul etmiyoruz bunu yeniden kuracağız diyorlar.
 
HDP bunu Türkiye’yi federalleştirmek için istiyor. AKP bunu Türkiye’yi şeriyatlaştırmak için istiyor. Peki, millet ittifakı bunu neden istiyor? Parlamenter sisteme geçiş belgesinde neden istediklerini şu şekilde ortaya koyuyorlar: Herkesin kendi kimliğiyle ve kendisi olarak eşit şekilde toplumsal kamusal ve siyasal yaşama katıldığı bir sistem inşa edecektir. Bundan önceki seçimlere, kamusal yaşama ve sosyal yaşama komşunuzun kimliğiyle mi katılıyordunuz? Kimin kimliği ile katılıyordunuz? Elbette kendi kimliğinizle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliğinizle katılıyordunuz.
 
Burada kastedilen şey; Türkiye Cumhuriyeti kimliğinin, Türk kimliğinin tasfiye edilerek herkesin kendi kimliğiyle, mezhepsel ve etnik kimliği ile eşit şekilde eşit yurttaşlık zemininde katılacağı böyle bir sistemin kurulacağı ifade ediliyor. Anayasadaki Türk kimliğine dayanan vatandaşlık ortadan kaldırılmış.
 
6’lı masanın ortağı DEVA Partisi genel başkanı “anayasadan Türk kimliğine çıkaracağız” diyor. DEVA’nın tek başına savunduğu bir görüş değil. CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti DEVA’nın bu açık şekilde söylediğini esasen güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye geçiş belgesinde söylemişler. Herkes kendi kimliğinde ve kendisi olarak eşit şekilde toplumsal kamusal ve siyasal yaşama katılacak diye. Kemal Kılıçdaroğlu da yerel yönetimler özerklik şartını kabul edeceklerini her yerde vaat ediyor. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de medyascope Ruşen Çakır’la yaptığı konuşmada “Erdoğan açılımı iyi yönetemedi seçimlerden sonra İyi Parti, Kürtlerle oturup siz ne istiyorsun biz ne istiyoruz diyerek konuşacağız” açıklamasını yaptı. Yeni bir açılım sürecini başlatmaktan bahsetti. Demek ki sayın Akşener PKK ile oturup yeni bir terörle müzakere süreci başlatacak. Dürüst bir politikacı “seçimden sonra oturacağız konuşacağız” demez. Dürüst bir politika çıkar Türk halkının önüne kendi seçmeninin önüne PKK ile ne görüşeceğini, kendisinin neler vermeye hazır olduğunu anlatır.
 
Ben de buradan Akşener’e soruyorum; Sayın Akşener, PKK ile masaya oturduğunuz zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bugünkü hukuksal yapısından hangi noktalarda taviz vereceksiniz? Anladık, vatandaşlığı değiştiriyorsunuz. Türk kimliğini kaldırıyorsunuz. Bunu güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş belgesinde oraya koydunuz.
 
Peki, İyi Parti seçmeni sizin PKK ile masaya oturmanızı kabul edecek mi? Onlara sorun. Şimdi diyebilirsiniz ki Akşener PKK ile görüşmeyecek. Hatta HDP ile dahi görüşmeyecek. Akşener kimlerle görüşmeyi düşünüyor? Kürtlerle görüşecek.
 
Kürt kökenli, Zaza kökenli yurttaşlarımızı kimsenin zan altında bırakmaya Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını hakkı yoktur. Siyasette muhatap eğer açılım yaparak alıyoruz diyorsanız; 2009’da açılım başladığında AKP de böyle konuşuyordu. Akşener’in ağzıyla konuşuyordu. O zaman Radikal Gazetesi’nde yazmış olduğum yazıda; böyle masaya oturursanız sonunda karşınızda buluşacağınız kişi PKK ve Öcalan olur demiştim. Burada da Meral Akşener’in aynı çizgiye girdiği görülüyor. Meral Akşener PKK ile görüşmekten bahsediyor.
 
İyi Parti’nin kuruluşu sırasında Akşener’le yapmış olduğumuz konuşmalarda bana iki kez şu soruyu sordu; Ümit Bey bir helikoptere atlayıp Kandil’e gitsem, Duran Kalkan’a ve Cemil Bayık’a sorsam, ulan siz ne istiyorsunuz anlatın bakalım.” İlk duyduğunda kulaklarıma inanamadım. Şaka yaptığını düşündüm ve Meral Hanım böyle bir şey olmaz. Böyle bir şey yaparsanız sizi hemen elinizi kolunuzu bağlarlar ilk mağaraya atarlar dedim ve aynı soruyu bir başka toplantıda tekrar sordu. Dışarıda bir daha söylememesi gerektiğini söyledim. Sonra bir daha bahsetmedim ama şimdi anlıyoruz ki Ruşen Çakır’a vermiş oldu demeçte seçimlerden sonra oturup konuşacağız ifadesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tekrar nasıl kuracaklarının pazarlığını PKK yapacaklar. Özetle millet ittifakı 2002-2009 model bir Ak-millet ittifakıdır.
 
Önemli olan bir konuda hiç şüphesiz Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş’in bir siyasi cinayete kurban edilmesi, öldürülmesidir. Sinan Ateş, kendisine bir saldırı gerçekleştirileceğini, öldürülmek istendiğini çok yakın bir arkadaşına söylemiş. Öldürülmemek konusunda da bir tek umudunun olduğunu da ifade etmiş. Ne yazık ki o umudu gerçekleşmedi. Şimdi, Sinan Ateş’in annesi, babası, eşi ve çocukları, arkadaşları bütün Türk milliyetçileri suçluları komployu kuranları, emri verenleri, azmettirenleri bunların hepsinin bulunmasını ve cezalandırılması istiyor ve bekliyor. Türkiye’de bir devlet varsa cinayetin sorumluları yargı önüne çıkarlar. Bu cinayet isimlerini bildiğimiz bütün sorumluları bugün yargı önüne çıkmazlarsa Türkiye’de devlet tekrar kurulduğunda muhakkak yargılanırlar.
 
Zafer Partisi, bütün il binalarına ve genel merkeze bu alçakça cinayeti protesto eden ve katilin kimliğini soran pankartlar asmıştır. Bütün suçlar mahkeme önüne çıkana kadar da o pankartlar orada kalacaktır.
 
Türkiye, Cumhur ittifakı,  Ak-millet ittifakı ve HDP’den oluşan şeytan üçgenine sıkışmak zorunda değildir. Bu şeytan üçgenini aşmak, vatanseverlere Türk milliyetçilerine, Atatürkçülere “tıpış tıpış gidersiniz oyunuzu atarsınız” demek küstahlığını birilerinin aklından dahi geçirmemesini sağlamak, Türkiye Cumhuriyeti’ni 1924 anayasası üzerinde milli üniter ve laik devlet zemininde 21.yy’a taşımak amacıyla Zafer Partisi, Memleket Partisi, Adalet Partisi ve Doğru Parti ile bir ittifak oluşturma çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu konuda da gerek sayın genel başkanlarla yapmış olduğumuz çalışmalarda, gerek genel başkan yardımcılarının sarf ettikleri mesailerde ciddi bir mesafe almış olduğumuzu ifade etmek isterim.
 
 
Soru: Sinan Ateş cinayetinde “ismini bildiğimiz sorumlular” dediniz. Açmanız mümkün mü?
 
Ümit Özdağ: Hayır, bu artık hukukun işi. Bütün kamuoyu biliyor. Kimlerin dahlinin olduğunu bu sürecin nasıl tezgahlandığını gayet iyi biliyor. Sadece siyasetin hukuk önüne engel koymaması gerekiyor.
 
Soru: Millet ittifakı Mansur Yavaş’ın dışında bir adayı açıklarsa Mansur Yavaş olmazsa, Zafer Partisi bu adayı destekler mi? Zafer Partisi, cumhur ittifakını adayını destekler mi?
 
Ümit Özdağ: Hayır, biz kendi adayımızı çıkarıyoruz ittifak olarak. Mansur Yavaş dışında hiçbir adayı desteklemeyiz.
 
Soru: Mansur Yavaş millet ittifakı içerisinde aday olursa da destekliyor musunuz? Millet ittifakından bir söylem çıktı, cumhurbaşkanı var ama bütün kararlar millet ittifakının başındaki kişilerin imzası ile geçecek diye..
 
Ümit Özdağ: Tabii, hiç şüpheniz olmasın. Bunu başından beri söyledim.
 
Soru: Millet ittifakından bir söylem çıktı, cumhurbaşkanı var ama bütün kararlar millet ittifakının başındaki kişilerin imzası ile geçecek diye..
 
Ümit Özdağ: Bu inanılır gibi bir açıklama değil. Kabul edilir bir açıklama değil. Hukuken yok hükmünde bir açıklama. Cumhurbaşkanlığı sistemi ucube bir sistem. Millet ittifakı buucuba sistemi garabete çevirmeyi başarıyor. Anayasal zemini yok bunun. Böyle bir hadsiz açıklamayı nasıl yaparsınız siz? Kukla mı seçiyorsunuz siz? Şu veya bu şekilde ortada bir anayasa var. Bu anayasa Cumhurbaşkanı seçilecek kişiye bu yetkileri vermiş, siz diyorsunuz ki “hayır bu cumhurbaşkanı bu yetkileri dilediğin gibi kullanamaz; ancak bizim imzamızla kullanır.” Oldu olacak bir de akıl hastanesine götürün oradan rapor alın adama. Tam hukuki zemini sağlarsınız.
 
Soru: Meral Hanımla ilgili helikoptere binip Kandil’e gitsem Duran Kalkan’la konuşsam… Bunu biraz daha açar mısınız?
 
Ümit Özdağ: Hayır, açmayacağım. Bu kadar söyledi.
 
Soru: Konuşmalarınızda kendisinin açılım ya da başka bir şekilde ifade edilecek şekilde ileride bu görüşmelerle bu sorunun çözülebileceğini düşündüğünü… Sadece bu kadar mı?
 
Ümit Özdağ: Bu konuyu burada kapattım. Bugün Ruşen Çakır’a yapmış olduğu açıklamadan görüyoruz ki bu konuda çok net bir yeni PKK ile müzakere planı projesine sahip. Çıksın “Ümit Özdağ yalan söyledi desin.” İki defa evinde söyledi bunu. Bu konuyu hiç gündeme taşımadım ben; ta ki bu açıklama yapılana kadar. Ruşen Çakır’da uzun uzun bu süreci nasıl yöneteceğini, nasıl konuşacağını, sen ne istiyorsun ben ne istiyorum, önemli olan bu isteklerimizi ortaya koyduktan sonra bu süreci nasıl yöneteceğimiz diye detaylandırılmış bir projeden bahsedince ilk önce iyi Parti’nin kuruluşu sırasında yapmış olduğu bu açıklamayı Türk halkından ve İyi Parti seçmeninden gizlemenin daha fazla mümkün olmadığını düşünüyorum.
 
 Toplantı’nın ayrıntılı olarak konuşma metni Zafer Partisi Basın Müşavirliği tarafından paylaşıldı.
 
Soru: Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esat’ın Rusya’da bir görüşmesi planlanıyor. Siz nasıl bakıyorsunuz normalleşme ile ilgili, daha önce mi olması gerekirdi? Şimdi neden bir yönelme var. Neler söylemek istersiniz?
Ümit Özdağ:  Zafer Partisi, 16 ay önce kurlup sığınmacılar meselesini Türkiye’nin gündemine taşıdığında gerek Cumhur ittifakı gerek millet farklı bileşenleri bizi ırkçılıla yabancı düşmanlığıyla suçlayıp, Devletler hukuku açısından sığınmacıların geri yollanmasının mümkün olmadığını söylediler. Hepsi gönüllü yollayacağız diyorlar. Devletler hukuku da değişmediğine göre kim değişti? O günkü devletler hukuku ile bugünkü devletler hukuku arasında bir tek nokta, virgül fark yok. Değişen şu; Zafer Partisi, Türk halkının iradesini siyasete taşıdı. Bütün ambargolara rağmen bütün dışlama çabalarına rağmen Zafer Partisi’nin yükselişi, sürekli gelişmesi ve Şam’la görüşmek için önce Türk Dışişleri Bakanlığı ile görüşüp sonra Suriye Dışişleri Suriye Dışişleri Bakanlığı ile görüşmemiz üzerine Erdoğan istihbarata görüşme talimatı verdi. İstihbarat üzerinden 3 toplantı yapıldı Suriyelilerle, üçü de başarısız oldu. Çünkü masada eskiden kalan tezler savunulmaya devam etti hatta Şam’dan bize gelen bilgi masada Davutoğlu karşımızda oturuyor şeklindeydi. Tabii burada mesele Davutoğlu’nun kendisi değil Davutoğlu’nun temsil ettiği zihniyet ifade ediliyordu. Seçimler yaklaşırken biz, böyle bir yanıltma adımının Erdoğan tarafından atılacağını biliyorduk. Erdoğan seçimleri kazanmak için Mars’ta koloni kurmak dahil her şeyi vaat edebilecek bir durumda. Onun için şimdi görüşmem dediği Esat’la görüşme moduna girdi. Yollamayacağız dediği sığınmacıları yollarız biz havasına girdi ama bu bir seçim yatırımından ibarettir. Yerli ve milli savaş uçağı 2023 sonunda ne kadar uçmaya hazırsa detaylara girmeyelim mahcup olursunuz sığınmacıları da o kadar yollar Erdoğan. Gerçek rakamları bile Türk kamuoyuna paylaşmıyorlar. Türkiye’deki Suriyeli sayısı 7 milyonun üzerinde. 6 milyonun isimlerini ben biliyorum. Gerçek rakam 13 milyon. Sizden şunu sormanızı rica ederim; Sağlık Bakanlığı bir yeni tarama başlattı. Bir romatizmal hastalık üzerinden tarama başlatıldı Türkiye’de. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 107 milyon kişi üzerinden başlatıldı.  23 milyon fark gösteriyor. Bu 23 milyon kişi kim?
Soru: İktidara gelirseniz Rusya ile diyaloğunuzu nasıl sürdürmeyi planlıyorsunuz?
 
Ümit Özdağ:  Türk – Rus dostluğu geliştirici ama dengeleyici şekilde sürdürmeyi planlıyoruz. Türk – Rus ilişkilerinde Türkiye aleyhine büyük bir dengesizlik söz konusu. Bu dengesizliğin somut dışavurumu Erdoğan’ın Putin’in kapısının önünde bekletilmesi ve kapının önündeki bir sandalyeye çökmesidir. Türkiye için utanç verici bir sahnedir. Zafer Partisi’nin yönettiği bir Türkiye’de hiçbir Türk cumhurbaşkanı Putin’in kapısında beklemez.
Soru: Terörle mücadeleniz nasıl olacak?
 Ümit Özdağ: Teröre mücadelede Türkiye’nin önünde 3 büyük hedefin olduğunu görüyoruz; PKK-YPG, Fetö ve IŞİD.  Bu sene içerisinde daha sene bitmeden yapılan IŞİD’e yönelik operasyonlarda 1270 IŞİD’li terörist ele geçirildi. Demek ki şu anda sokakta 20 bine yakın IŞİD de terörist var yakalanamayan. Gelişen cihatçı selefiliğe ve Türkiye vilayeti projesini 2019’da açıklayarak Türkiye’de iç savaş başlatmak için Suriye’de ve Irak’ta yaptıklarını tekrarlamak için hazırlanan IŞİD’e karşı kapsamlı fikri ve istihbarati temelleri güçlü bir mücadele stratejisi geliştirdik. Bu plana da “Yesevi kalkanı” adını verdik. Fetö ile mücadele; fetö son Haçlı seferidir. Erdoğan ve AK Parti fetö ile mücadele etmemekte, fetö’den Erdoğan kendi kişisel intikamını almaktadır. Fetö’ye karşı da ilk Haçlı seferine karşı savaşan Sultan Kılıçarslan’dan hareketle “Kılıçarslan Kalkanı” adını verdiğimiz uzun vadeli bir eylem programına sahibiz. “Demir güvercin” programıyla PKK YPG terör örgütlerine karşı verilecek mücadeledir. 13 ana başlıktan oluşmaktadır.
Soru: Davutoğlu ile ilgili bir açıklama yapmıştınız. Davutoğlu’ndan ses çıkmadı. Söyleyecek bir sözünüz var mı bu konuyla ilgili?
Ümit Özdağ:  Ben söylersem tespit olur Davutoğlu söylerse itiraf olur. Ben sürecin nasıl yürüdüğünü biliyorum. Şimdi, Haziran – Kasım arasında terör sürecinin başlaması Şanlıurfa’nın bir ilçesinde iki polisimizin evlerinde şehit edilerek öldürülmesiyle başlamadı mı? Bu eylemden sonra gözaltına alınan ve cinayetle suçlanan 9 kişi beraat etti mi? Sonra istinaf bu beraati onayladı mı? Bunlar dışarıdalar mı? Peki, bu çocukları kim şehit etti? Üstünü örttünüz. Ben olsam Davutoğlu’na bu soruyla başlardım. Sayın Davutoğlu kim yaptı bunu? 2. Soru; IŞİD’in içindeki bilgi kaynağını kim devre dışı bıraktı? Süreci bütün detayları ile bildiğimizi ve benzer bir süreç tetiklenirse tekrar bu seçimlerden önce Davutoğlu’nun konuşmasını beklemeyeceğimizi bizi herkes bilsin. Özellikle de Recep Tayyip Erdoğan. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan, Davutoğlu konuşacağı zaman tehdit ederek susturdu.
 
Soru: Zafer Partisi olarak üye sayınız nedir? Üyelik çalışmaları ile hangi safhadasınız?
Ümit Özdağ: En son açıklanan 25′ binin üstünde ama daha kurmadığımız ilçeler. Onların kurulması ile sayının artacağını düşünüyorum. 
Soru: Anketlerdeki oy oranlarınız nedir?
Ümit Özdağ: 1990’lı yılların ikinci yarısında birçok anket yönettim ve hepsi çok kapsamlı büyük anketlerdi. Onun için anket nasıl yapılır gayet iyi bilirim. Anket şirketlerinin de kamuoyu oluşturma şirketlerine dönüştüğünü görüyorum. Mesela, sabahleyin bir anket şirketinin saha şirketi beni arıyor diyor ki “biz anket şirketine bu sabah verileri verdik sayın genel başkan, siz de yüzde 9’sunuz.” Öğleden sonra anket şirketi bizi 3.7 açıklıyor. Bir anket şirketi bizi hiç görmüyor; adını da söyleyeyim “Yöneylem.” Ben de bir tweet atıyorum, diyorum ki, “Yöneylem araştırmanın Mars’ta yaptığı araştırmaya Uranüslüler de katılmışlar. Sonuçta partiler bu oyları almış. Yöneylem dünya araştırmasını ne zaman yapacak merakla bekliyoruz.”  Yöneylem’in yöneticileri orada bu akşam seyredecekler. Yöneylem ertesi ay bizi bir puan gösteriyor. Dün bir rapor yayınlandı sosyal medya raporu. Sosyal medyada Erdoğan’dan sonra en etkin siyasi parti genel başkanı Ümit Özdağ. Sosyal medyada bu kadar büyük bir destek alan, sokaklarda pazarlarda bu kadar büyük destek alan ve Türkiye’nin  en ağır sorununu temsil eden bir siyasi partiye yapa yapa şunu yapabiliyorlar ancak; DEVA’nın önündesiniz, Gelecek’in önündesiniz, Saadet’in önündesiniz, Demokrat Parti’nin önündesiniz, Yeniden Refah’ın önündesiniz ama işte diğer partilerden, MHP’den sonra geliyorsunuz. Biz bunun böyle olmadığını biliyoruz. 8 – 9 bandında olduğumuzu biliyoruz. Biz de araştırma yapıyoruz. En büyük araştırma seçim günü olacak. O zaman anket şirketleri de görüşeceğiz.
Bununla birlikte gün içerisinde yapılan açıklamalarda Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ “Adına zafer denilen yenilmiş ve casusların şebekesine dönmüş marjinal bir partinin ümitsiz vakası” sözlerine karşı cevaben;
 
ÜMİT ÖZDAĞ’DAN BAHÇELİYE: TÜRKEŞ’İN YAZMIŞ OLDUĞU MEKTUPTA KİMİN İSMİNİ AJAN OLARAK VERDİĞİNİ BÜTÜN ÜLKÜCÜLER GAYET İYİ BİLİYORLAR
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, MHP lideri Bahçeli’nin “Adına zafer denilen yenilmiş ve casusların şebekesine dönmüş marjinal bir partinin ümitsiz vakası” sözlerine cevap verdi.
Prof. Dr. Ümit Özdağ:
“MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir açıklama yaparak, adına “Zafer Partisi denilen casus şebekesine dönmüş marjinal partinin ümitsiz vakası hepimiz katilin kim olduğunu biliyoruz açıklaması yapmış. Bu istihbarat fosiline bildiklerini sormak Türk savcılarının görevi” demiş.
Allah rahmet eylesin demeyen bir kişinin hezeyanlarına vereceğimi hiçbir cevap yoktur
Bu seviyesiz açıklamaya vereceğimiz Zafer Partisi olarak tek cevap var; Sinan Ateş’in bir komplo ile uyuşturucu tüccarlarına, torbacılara öldürtülmesinden sonra bir başsağlığı mesajı dahi yayınlamayan, ailesine başınız sağ olsun demeyen, arkadaşlarına başınız sağ olsun Allah rahmet eylesin demeyen bir kişinin hezeyanlarına vereceğimi hiçbir cevap yoktur.
Türkeş’in hapishaneden yazmış olduğu el yazısı ile mektupta kimin ismini ajan olarak verdiğini de bütün ülkücüler gayet iyi biliyorlar.
Zafer Partisi, Atatürk çizgisindeki Türk milliyetçilerinin partisidir. AKP gibi Türkiye’yi yıkıma sürükleyen bir partinin payandası değildir. Hiçbir zaman da olmayacaktır. Söz istihbarat servislerinden açılmışken rahmetli Türkeş’in hapishaneden yazmış olduğu el yazısı ile mektupta kimin ismini ajan olarak verdiğini de bütün ülkücüler gayet iyi biliyorlar. Hadi oradan sen de!” şeklinde ifadelerde bulundu.
 
 
Videoya: https://we.tl/t-XDYcTjxlns  linki üzerinden ulaşabilirsiniz.
Basın Bildirisi Yetkili
Uğur Batur
Zafer Partisi Basından Sor. Gen. Bşk. Yrd.
Basın Bilgi:
Zafer Partisi Basın Müşaviri
Ceren Gürkan
 
Haber : Güneş Altuner

Erdoğan’ın Aday Olması Anayasa Açısından Mümkün Değildir