KARS-BHA

Kafkas Üniversitesi Prof. Dr. Necdet Leloğlu konferans salonunda düzenlenen çalıştaya, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Kafkas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüsnü Kapu, STK temsilcileri akademisyenler ve yetiştiriciler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal marşıyla başlayan çalıştayın açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Hüsnü Kapu çalıştayın hayvancılık sektörüne sağlayacağı katkıları göz ününde bulundurarak ;” Bu çerçevede, döl verimi ve buzağı ölümleriyle ilgili sorunlar belirlenmiş ve çözüm projeleri geliştirilmiştir. Türkiye’de 2022 yılında 7,1 milyon sağmal inekten yalnızca 4,16 milyon buzağı elde edilerek %58,32 buzağılama oranına ulaşılmıştır. Dünya genelinde kabul edilebilir oran %90 olduğundan, Türkiye’de %31,68 oranında döl verimi kaybı yaşanmaktadır. Bu kaybın 2022 yılı itibarıyla 2,26 milyon buzağıya ve 2024 yılı fiyatlarıyla yaklaşık 113 milyar TL’lik ekonomik kayba yol açtığı hesaplanmıştır. Bu kayıpların önlenmesi için infertilite, abort, güç doğum ve erken dönem buzağı ölümleri üzerine çalışmalar yürütülmesi gerektiği vurgulanmaktadır.” İfadelerini kullandı.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ise konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Tarım ve hayvancılık sektörü, ekonomik ve stratejik açıdan ülkemizin en kritik alanlarından biridir. Türkiye’de istihdamın %13,9’u tarım, hayvancılık ve ormancılık sektörlerinde olmasına rağmen, bu sektörlerin milli gelirdeki payı yalnızca %6,2 düzeyindedir. Bu oran, sektörde verimliliğin ve kârlılığın istenen seviyede olmadığını göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Bu durum doğal olarak kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızın refah düzeyini de olumsuz etkilemektedir. Buna rağmen, tarım ve hayvancılık gıda güvenliğimizin teminatı, istihdamın kaynağı ve sürdürülebilir büyümenin vazgeçilmez bir unsurudur. Özellikle küresel ölçekte yaşanan iklim değişikliği, artan nüfus, su kaynaklarının azalması ve benzeri sınamalar tarım ve hayvancılığın stratejik önemi daha da artmıştır.

Ülkemizin stratejik tarım-hayvancılık bölgelerinden biri de Kars ilimizdir. Geniş mera ve çayır varlığı, iklim koşulları ve sanayileşmemiş doğal yapısı sayesinde Kars, özellikle büyükbaş hayvancılık için son derece elverişli şartlara sahiptir. Kars, yaklaşık 615 bin büyükbaş hayvan varlığı ile bu alanda Türkiye’nin 4. ili konumundadır. Büyükbaş hayvan varlığının %50’lik kısmını ise sağmal sığırlar oluşturmaktadır. Benzer şekilde, hayvancılıkta önde gelen bölgemizin bir diğer güzide ili Ardahan da 320 binden fazla büyük baş hayvana ve bunun %50’sine tekabül eden yaklaşık 160 bin sağmal sığıra sahiptir. Bu iki kentimizden yetiştiricilerin bugün burada bulunması bu bakımdan son derece önemlidir.

Sahip olduğumuz bu büyük potansiyele rağmen bölgemizde hayvancılıkta bazı sorunlar yaşandığını da belirtmek durumundayız. Öncelikli sorunlardan biri düşük verimliktir. Türkiye’de inek başına yıllık süt verimi ortalaması maalesef Avrupa Birliği ortalamasının yarısından azdır. Bu büyük fark, Kars ilimiz de dahil olmak üzere, geleneksel yetiştiricilik yapılan bölgelerde verimliliğin arttırılması gerektiğine işaret etmektedir.

Bir diğer dikkat çekici ve çözüm bulmamız gereken sorun olarak da bölgede ciddi ekonomik zararlara yol açan buzağı ölümleri ve döl verimi kayıpları konusudur. Raporlara göre, maalesef her yıl tek bir doğum sezonunda binlerce buzağı çeşitli hastalıklar nedeniyle telef olmakta, inekler döl tutmama sorunları yaşamaktadır. Nitekim yapılan araştırmalar Kars’ta buzağı ölümleri ve ineklerde döl tutmama nedeniyle ortaya çıkan ekonomik kaybın yılda yaklaşık 6,6 milyar TL gibi çok yüksek bir düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır. Bu rakamlar, bölge hayvancılığının potansiyelinin önündeki engelleri net bir biçimde ortaya koymaktadır.

Hayvancılık sektöründe karşılaştığımız bu sorunların çözümünde üniversitelerimize büyük sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Bulundukları bölgelerin bilgi ve teknoloji merkezleri olan üniversiteler, aynı zamanda bölgesel kalkınmanın lokomotifi olma görevini üstlenmelidir. Üniversitelerimizin bilimsel araştırma yoluyla ürettikleri bilgiler, teknikler ve yenilikler sahadaki problemlerin giderilmesine hizmet etmelidir.
Aynı zamanda, üniversiteler nitelikli insan kaynağı yetiştirerek sektörün ihtiyacı olan uzman veteriner hekimleri, ziraat mühendislerini, teknikerleri ve girişimcileri topluma kazandırmak konusunda da önemli bir rol üstlenmelidir. Bu noktada uygulamalı eğitimlerin ve doğrudan çiftçi-yetiştirici eğitimlerinin özel bir önemi vardır. Teorik bilginin sahaya aktarılması, ancak öğrencilerimizin eğitim sürecinde gerçek saha tecrübesi edinmeleri ve üniversitelerin bilgiyi yetiştiricilere ulaştırmasıyla mümkündür. Nitekim bugün gerçekleştirdiğimiz bu çalıştay da üniversitemizin bilgi birikimini doğrudan yetiştiricilerimize aktarma çabasının somut bir örneğidir.

Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültemizin bu alandaki projeleri, üniversitelerin çok yönlü katkısına güzel bir örnek teşkil etmektedir. Kısa süre önce başlatılan bir proje kapsamında, buzağılarda görülen ishal vakalarına karşı alternatif tedavi yöntemleri araştırılmaktadır. Bu çalışma, bölge hayvancılığına hizmet ederek buzağı ölümlerini azaltmayı ve böylece milli servet niteliğindeki hayvan varlığımıza ekonomik katkı sağlamayı hedeflemektedir. Söz konusu proje, bir yandan bölgemizin en büyük sorunu olan buzağı kayıplarının önüne geçmeyi amaçlarken diğer yandan Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde eğitim gören lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine bilimsel araştırma imkânı sunmakta; bölgede görev yapan veteriner hekimlere yeni bir bakış açısı ve teknik eğitim desteği sağlamaktadır.

Yükseköğretim Kurulu olarak, üniversitelerimizi bulundukları bölgeye katkılarını artırmaları ve belirli alanlarda uzmanlaşmaları konusunda teşvik ediyoruz. Üniversitelerimizin yerel sorunlara odaklanmış bilimsel çözümler geliştirilmesini ve böylece bölgesel verimlilik artışına katkı sağlanmalarını bekliyoruz. Kars Kafkas Üniversitesi de bulunduğu coğrafyanın gereksinimleri doğrultusunda hayvancılık ve veterinerlik sahasında uzmanlaşarak bu vizyona katkı sunmaktadır.

Tarım ve hayvancılıkta istenen atılımı gerçekleştirebilmek için güçlü bir üniversite-sektör iş birliğine ihtiyaç duyduğumuz açıktır. Sahada uygulayıcı olan yetiştiriciler, özel sektör firmaları, kooperatifler ve kamu kurumları ile bilgiyi üreten üniversitelerin yakın iş birliği, sorunlara daha hızlı ve etkin çözümler üretmemizi mümkün kılacaktır.

Üniversitelerimizin bilgi birikimi ve Ar-Ge kapasitesi, sektörün pratik tecrübesiyle birleştiğinde yenilikçi projelerin ortaya çıkması, yeni tekniklerin ve teknolojilerin uygulamaya geçirilmesi ve bunların çiftçilerimiz tarafından benimsenmesi daha hızlı şekilde gerçekleşecektir. Özel sektör ile üniversitelerin birlikte yürüteceği projelerle teorik bilgi ile uygulama, kolaylıkla bir araya gelebilir. Bu tür ortak çalışmalar sayesinde, akademisyenler araştırmalarını gerçek dünyadaki ihtiyaçlara göre şekillendirirken yetiştiriciler de bilimsel ve teknik destek alarak verimliliklerini artırabilir.
Yükseköğretim Kurulu olarak bizler de üniversitelerimizin sektörle, diğer kurum ve kuruluşlarla güç birliği yapmasına büyük önem vermekteyiz. Üniversitelerimiz ile kamu ve sanayi arasında ortak projeler üretilmesini, kapasite ve bilgi paylaşımı yapılmasını son derece önemli görüyor ve bu tür girişimleri destekliyoruz.

Diğer taraftan, yetiştiricilerin eğitimi ve teknik destek sağlanması da üniversite-sektör iş birliğinin önemli bir boyutudur. Üniversitelerimizin düzenlediği eğitim programları, çalıştaylar ve çiftçi kursları aracılığıyla yetiştiricilerimize yeni bilgiler ve beceriler kazandırılabilir. Kıymetli hocalarımız ile çiftçilerimizin, yetiştiricilerimizin aynı masa etrafında buluştuğu, bilgi ve tecrübe paylaşımının yapıldığı her ortamı, sektörün ilerlemesine yapılmış değerli bir yatırım olarak görüyorum.

Diğer sektörlerde olduğu gibi tarım ve hayvancılık sektöründe politika üretirken ve eğitim programları tasarlarken, sahanın ihtiyaçlarını yakından izlemeyi başarının anahtarı olarak görüyoruz. Yetiştiricilerimizin karşılaştığı zorlukları doğru tespit ettiğimiz ve beklentilerini tam olarak anladığımız takdirde üniversitelerimiz daha gerçekçi ve etkili çözümler sunabilecektir. Bu nedenle Yükseköğretim Kurulu olarak, sektörel danışma mekanizmalarına fevkalade önem veriyoruz. Bakanlığımızın, üniversitelerimizin, sektör temsilcilerinin ve sivil toplum kuruluşlarının önerilerini dikkate alıyor, politikalarımızda bunlardan istifade ediyoruz.
İnşallah, üniversitelerimizin tarım-hayvancılık sektörünü sürekli olarak izlemesi, ihtiyaç analizleri yapması ve müfredatlarını, araştırma gündemlerini bu ihtiyaçlara göre uyarlamaları sayesinde sektörün beklentilerine daha hızlı yanıt verebileceğiz.

Tarım ve hayvancılık sektörünün gelişiminde en az teknolojik altyapı kadar önemli bir diğer unsur da insan kaynağıdır. Bu insan kaynağını yetiştiren kurumlar ise ziraat fakülteleri, veteriner fakülteleri ile tarım ve hayvancılıkla ilgili meslek yüksekokullarıdır. Dolayısıyla bu eğitim kurumlarımızın çağın gereklerine ve sektörün dinamiklerine uyum sağlaması kritik önemdedir.

Fakültelerimizde verilen eğitim-öğretim programları, tarım ve hayvancılık sektörlerinde yaşanan değişimleri yakından takip ederek sürekli güncellenmelidir. Dijitalleşme, yapay zekâ, nesnelerin interneti, hassas tarım, biyoteknoloji, sürdürülebilirlik gibi konular, artık tarım ve hayvancılık eğitimlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmelidir. Bugünün öğrencileri, yarının çiftçilerine, veteriner hekimlerine, gıda uzmanlarına dönüşecektir; bu nedenle onları geleceğin bilgi ve teknolojileriyle donatmak zorundayız. Eğitim faaliyetlerinin, dijital yetkinlikleri artıran, veri temelli karar alma becerilerini güçlendiren ve teknolojiyi etkin kullanabilen insan kaynağı yetiştirmeye odaklanan bir yapıya kavuşturulması büyük önem taşımaktadır.

Fakültelerimizde ve meslek yüksekokullarımızda, teorik derslerin yanı sıra çiftlik stajları, arazi uygulamaları, laboratuvar çalışmaları gibi pratik eğitim unsurlarının artırılmasına kıymet veriyoruz. Öğrencilerimiz öğrenimleri süresince sadece ders kitaplarında değil, sahada, ahırda, tarlada da öğrenme fırsatı bulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sayede mezunlarımız mezun olduklarında sektöre kolayca entegre olabilecek, kendi işletmelerini kurabilecek veya mevcut işletmeleri çok daha ileriye taşıyabilecek donanıma sahip olacaklardır. Aynı zamanda, eğitim programlarının sektörel beklentilere uygun hale getirilmesi mezunlarımızın istihdam olanaklarını artıracaktır.

Bugünkü çalıştayın önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum. “İneklerde Döl Verimi Problemleri ve Buzağı Ölümlerinin Engellenmesi” temalı bu eğitim çalıştayı, biraz önce bahsettiğimiz tüm hususların adeta kesişim noktasında yer almaktadır. Üniversite-sektör iş birliğinin, uygulamalı eğitimin, bilgi paylaşımının ve bölgesel ihtisaslaşmanın somut bir tezahürü olan bu etkinlik, bölge hayvancılığımızın en mühim sorunlarına çözüm bulmayı hedeflemektedir.
Bu çalıştaydan beklediğimiz en önemli çıktı, yetiştiricilerimize yeni teknik ve bilimsel bilgiler kazandırılmasıdır. Alanında uzman akademisyenlerimiz ve veteriner hekimlerimiz, ineklerde döl verimini artırmanın yollarını, buzağı ölümlerini azaltmak için alınabilecek tedbirleri burada bilimsel veriler ışığında aktaracaklar.

Yetiştiricilerimiz bu çalıştay sayesinde yeni bazı yöntemlerle tanışacak, bildikleri yöntemlerin arkasındaki bilimsel gerekçeleri öğrenecek ve karşılıklı tecrübe paylaşımı yapacaklardır. Bunun sonucunda, ineklerimizin döl tutma oranlarının yükselmesi, sağlıklı doğan buzağı sayısının artması ve buzağı ölüm oranlarının düşmesi mümkün olacaktır. Çalıştayın bölge ekonomisine sağlayacağı katkının da oldukça büyük olacağını inanıyorum.

Türkiye'de bir ilk: ÇOMÜ, Platinium Sağlıklı Kampüs Sertifikasına ulaştı Türkiye'de bir ilk: ÇOMÜ, Platinium Sağlıklı Kampüs Sertifikasına ulaştı

Bu etkinliğin, üniversite-sektör iş birliğini güçlendireceği, akademisyenler ile yetiştiriciler arasındaki iletişimi artıracağı muhakkaktır. Üreticilerimizin sorunlarını birinci elden dinleyen akademisyenlerimiz, araştırma konularını bu sorunlara çözüm üretecek şekilde şekillendirecektir. Öte yandan, yetiştiricilerimizin üniversitemizin kapılarının kendilerine her zaman açık olduğunu, ihtiyaç duydukları danışmanlık ve desteği üniversitelerimizden her zaman alabileceklerini bilmeleri bizim açımızdan çok mühimdir.

Yükseköğretim Kurulu olarak, bu tür girişimleri tüm gücümüzle desteklemeye devam edeceğimizin altını çizmek isterim. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da üniversitelerimizin tarım ve hayvancılık alanındaki her türlü proje ve çalışmasına destek vermeyi sürdüreceğiz.
İnanıyorum ki el ele verdiğimiz takdirde, bilim ile uygulamanın buluştuğu bu gibi platformlar sayesinde gerek Kars ilimiz gerek bölgemiz sadece hayvan varlığıyla değil, verimlilikte ve kalitede de ülkemizde lider konuma gelecektir. Bu vesileyle, çalıştayın düzenlenmesinde emeği geçen Kars Kafkas Üniversitesi yönetimine, değerli akademisyenlerimize ve katkı sunan tüm kurumlarımıza teşekkür ediyorum. Üretimin gerçek kahramanları olan siz değerli yetiştiricilerimize katılımlarınız için ayrıca şükranlarımı sunuyorum.

Konuşmama son verirken, bu çalıştayın verimli geçmesini ve beklenen hedeflere ulaşması temennimi ifade etmek isterim. Elde edilecek bilgi ve önerilerin, uygulamaya geçirilerek hem bölge hem de ülke hayvancılığında olumlu sonuçlar doğurmasını temenni ediyorum.”