"Prostattan korkmamalıyız çünkü biz varız"

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

"Prostattan korkmamalıyız çünkü biz varız"Üroloji Doktoru Alper Nesip Manav, “Toplumda en çok gördüğümüz prostatla ilgili hastalık, idrar yapmada zorlaştırmada sebep olan prostatın sıkıştırma yapısıdır. Prostatta da kanser dediğimiz hastalıkla karşılaşıyoruz. Özellikle kronik prostat enfeksiyonları hastalarımızı mağdur ediyor. Prostattan korkmamalıyız çünkü biz varız” dedi.
 
tvDEN ekranlarında Hazal Bayık’ın hazırlayıp Sunduğu Sağlık Vakti Programına konuk olan Özel Medinova Hastanesi Üroloji Doktoru (FEBU) Alper Nesip Manav, Prostatın beraberinde meydana gelen hastalıklar ve tedavi yolları ile ilgili açıklamalarda bulundu.
 
“PROSTAT BÜYÜMESİ KANSERE DÖNÜŞMEZ AMA BİR ARADA BULUNABİLİR”
 
Ünvanındaki Febu’nun Avrupa Üroloji Derneği’nin yapmış olduğu sınavdaki başarısından dolayı verildiğini ve Avrupa’da geçerliliği olduğunu belirten Manav, prostat hakkında şu ifadeleri kaydetti: “Üroloji denildiği zaman aklımıza ilk gelen erkekler ve prostat geliyor. Her organda olduğu gibi enfeksiyon sebebiyle başvuran hastalar oluyor. Taş, üreme ve erkek üreme organları bizim ilgi alanımızda. Çocuk sahibi olmak isteyen hastalarımız bize başvurabiliyor. Prostat her erkekte olan bir salgı bezidir. Sperm hareketliliğini ve canlılığını korurken idrar tutmada kısmen yardımcı olan bir yapısı vardır. Prostatın içinden geçen idrar yoluna baskı yapması idrar yapma semptomlarına sebep oluyor. Toplumda en çok gördüğümüz prostatla ilgili hastalık idrar yapmada zorlaştırmada sebep olan sıkıştırma yapısıdır. Aydın’da çok yaşlı insan var. Aydın’da doğası, havası gereği insanlara daha uzun yaşam sunuluyor. Ama bu durumda bize gelen hastalar daha yoğun oluyor. Yaşlılık prostatın yapmış olduğu diğer yan etkileri arttırıyor. Yaşlılık zaten bir sorunken yaşlıyken hasta olmak daha da büyük bir sorun oluyor. Prostatla mücadele ederken aynı zamanda ikincil problemlerle de mücadele ediyoruz”
 
Prostat kanserinin geç belirti verdiğini ve hastaların bunu kendilerinin anlayamayacağını belirten Manav, “Prostatta da kanser dediğimiz hastalıkla karşılaşıyoruz. Özellikle kronik prostat enfeksiyonları hastalarımızı mağdur ediyor. Hastalarımız prostat büyümesini ilk başlarda kendileri anlayamaz. İdrar sıkışması şikayeti ile hekime gittiğinde karşılaşabiliyoruz. Muayene ve görüntü yöntemi ile prostatın büyüklüğünü ölçebiliyoruz. Prostat kanseri de belirtilerini geç veren bir hastalıktır. Hastalara önerim özellikle aile hikayesi olan hastalarımız 45 yaşından sonra mutlaka her yıl üroloji kontrolü yaptırmalarıdırlar. Prostat büyümesi kansere dönüşmez ama bir arada bulunabilir. Prostat kanseri genetik geçiciliği ispatlanmış durumda. Prostat kanseri tanısı koyduğumuz her hastamız önce prostat büyümesi şikayeti ile geldiğinde kan testi ve muayene ile ortaya çıkıyor. Asıl problem büyümenin fiziksel etkisidir. Prostatın çok büyümesi çok da endişe ettiğimiz bir durum olmamakla berber hastaya verdiği zarar üzerinden tedavimizi yapıyoruz. Hastalarda geç belirti verebiliyor. İleri yaşta hastalar hem yaşlılığın getirdiği algı eksilmeleri ve kendini ifade etmedeki zorluklar dolayısıyla hastalığın ilerlediğini anlayamayabiliyor. Bu durumda idrarın bir kısmı içeride kalıyor. Biriken idrar ne kadar çoksa başka hastalıklara yol açabiliyor. Sınırı zorlayacak kadar idrar birikirse bu sefer dışarı atılamayacağı için böbreklerde birikiyor. Bu durumda yavaş yavaş belirti vermeden böbrek yetmezliğine doğru gidebiliyor. Kadınlarda prostat olmadığı için prostat kanserinin bulaşma riski yoktur” diye konuştu.
 
” SONDALI HER HASTA MUTLAKA ENFEKSİYONA AÇIK BİR KAPIYA SAHİPTİR”
 
Hastalarda sonda kullanımının gerekli durumlarda olmasını belirten Manav, ” Prostat hastaları sonda kullanırken ameliyat ile tedavi olamadıkları için ve idrar keselerinin kas yapıları zayıfladığı için sonda kullanmak zorundalar. Sonda gerekli durumlarda kullanılmalıdır. Biriken idrar yerine akan idrar her zaman daha iyidir. Sondayı taktıktan sonra hastayı öyle bırakmamamız lazım. Bir tedavi uygulamamız gerekir. İlk öncelikli tedavimiz ilaçlı tedavidir. İlaçla ilerleyemiyorsak ameliyatı düşünmemiz gerekir. İdrar kesesinin alınma durumlarında yeniden başka organlarla idrar kesesi yapma durumlarımız var. Bunlar idrar kesesi gibi kasılarak dışarıya idrar atamıyorlar. Her türlü prostat tedavisi yapılıp hasta hala idrarını yapamadığı durumlarda hastalara kendilerine sonda takmayı öğretiyoruz. Sondalı yaşamak zor. Sürekli bir cihaza bağlı yaşamak durumunda kalıyorsunuz. Sondalı her hasta mutlaka enfeksiyona açık bir kapıya sahiptir. Sondaya sebep olan durum ortadan kaldırıldığında idrar depolama kapasitesi azalacağı için hastalar sık idrara çıkarlar. Erkek cinsel organında yırtılmalara ve geçmeyen yaralara sebep olabiliyor. Eğer hasta sondayı kendine takamıyorsa mutlaka bir yakınına sonda takmayı öğretiyoruz” dedi.
 
Prostatın beraberinde meydana gelen hastalıklardan bahseden Manav, prostat iltihabı ve taş oluşumu hakkında şu ifadeleri kullandı: Prostat iltihabı gençlerde de görülebiliyor. Genç hastalarda daha çok enfeksiyona bağlı işeme problemleri ile başlıyor. Ateş ve karnın alt kısmında ağrı şikayeti ve bazen idrarda kanama görülebiliyor. Ancak bu bir geçici bir hastalıktır. Prostatın yapısı dolayı genç hastalarımızda bazen idrarın çıkışına izin vermediği durumlar oluyor. Prostatı almadan prostat cerrahisini uyguluyoruz. Çok nadir görüldüğü için insanlar tarafından pek bilinmiyor. Kronik prostat enfeksiyonları ise hastaların kendilerini ifade etmekte zorlandıkları bir hastalıktır. Ağrılar çok şiddetli değildir, idrar yaparken yanma ve zorlanma, erkekte yumurtaya vuran anlamsız bir ağrılar görülür. İdrar rengini açık tutacak şekilde su tüketimi yapılmalıdır. Çay ve kahve taş oluşumunu kolaylaştırır. Sıvı kaybından dolayı idrarı renksiz gösterebilir. Maden sularının tatları tuzlu olmasada iyon içerirler. Fazla tüketimi taş oluşumunu tetikler. Kök bitkiler taş oluşumuna sebep olabilir. Pancar ve kereviz gibi. Portakal ve greyfurt tüketimi taş oluşumunu tetikliyor. Yemek tuzu ve kuruyemişleri kısıtlamamız gerekiyor. Taş oluşumunda ise ilk yapmış olduğu belirti ağrılardır. Vücudumuzda boşluklu organlar tıkandığı zamanda ağrı oluşur. İdrar üretimi yapan böbrekler sürekli idrarı göndermek ister. Böbrekten idrar kesesine giden bir kanalda tıkanma olduğu zaman kısa bir süre içerisinde belirti vermeye başlar. Böbrekteki şişlik şiddetli yan ağrıya neden olur. İdrar kesesinin ağzını tıkadığı zaman ağrı yapmaya başlıyor. Bu durumlarda 7 cm idrar kesesi taşı görmek mümkün. Taşlar enfeksiyona kolaylık sağlar. Böbrek taşı ve idrar taşı ağrısı genelde sırta vurur ve anlaşılması zordur. İdrar kesesi taşı ağrısı karın alt bölgesine ve idrar kesesine doğru ulaşan bir ağrıdır. Tedavisi için hasta önceden taş düşürmüşse bu taşın analizi yapmak bizi artı konumuna getirir. Taşlar kimyasal maddelerle oluşuyor ve biz bunu biliyorsak bazı ilaçlarla kontrol edebiliriz. Taşın büyüklüğü, olduğu yer , ağrısına göre ameliyatla yaptığımız yöntemler tamamiyle değişiyor. Önemli olan nokta hastaya ameliyat gerekiyor mu gerekmiyor mu onu tespit etmek lazım. 4 haftadan sonra böbrekte oluşan zarar geri döndürülemez. 4 haftadan sonra böbreğimizdeki kalıcı hasarla yaşamaya başlıyoruz demektir. Taş dolayısıyla bir böbrek kaybedildiyse diğer böbrekte de taş olma ihtimali sağlıklı bireylere göre fazladır. Doğumsal olarak tek böbrekli hastalar rahatlıkla hayatlarını devam ettiriyorlar. (Erdal Aydın)

"Prostattan korkmamalıyız çünkü biz varız"