tvDEN ekranlarında yayınlanan Hazal Bayık’ın sunduğu Sağlık Vakti programının yeni sezon da ilk konuğu Özel Medinova Hastanesi Başhekimi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Uzman Doktor Fatih Kahvecioğlu oldu.
Medinova Hastanesi ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon alanı hakkında bilgi veren Uzman Doktor Fatih Kahvecioğlu, 12 Ekim Dünya Artrit Günü ve Fibromiyalji hastalığı hakkında merak edilenleri anlattı.
“17 BRANŞTA 37 HEKİMİMİZ MEVCUT”
Medinova Hastanesi hakkında bilgi veren Uzman Doktor Fatih Kahvecioğlu, şunları söyledi,
“Medinova Hastanesi 1970’li yıllardan bu yana çeşitli isimler altında faaliyet göstermiş, Aydın’ın ilk ve en büyük özel hastanesi. 2016 yılından bu yana Medinova Hastanesi adı altında çalışmaktayız. Hastanemizde 68 tane servis yatağı, 22 adet yoğun bakım yatağı bulunmakta bununla birlikte yoğun bakımlarımız; genel, erişkin yoğun bakım, kalp-damar cerrahisi yoğun bakımı, yenidoğan yoğun bakımı şeklinde sıralanmakta. 37 hekimle çalışmaktayız. 17 ayrı branştan hekimlerimiz mevcut hastanemizde. Dahili branşlarda dahiliye, gastroentroloji, endokrin, fizik tedavi, radyoloji, göğüs hastalıkları, nöroloji, kardiyoloji, çocuk hastalıkları, dermatoloji bölümlerimiz bulunmakta. Cerrahi bölümlerde üroloji, kadın doğum, genel cerrahi, ortopedi, beyin cerrahisi, kulak burun boğaz, göz hastalıkları ve kalp-damar cerrahisi branşlarımız mevcut. Hastanemizde özellikle kalp-damar cerrahisi ve ortopedi bölümden gururla bahsedebilirim ki Aydın’da başka hastanelerde yapılmayan ameliyatları yapmaktayız. Yaklaşık 300 çalışana sahibiz hastane olarak. Medinova hastanesi olarak bizim amacımız Aydın ve bölgedeki hastalarımıza, insanlarımıza en ileri tıbbi hizmeti tecrübeli kadromuz ve modern ekipmanlarımızla sunmak. Özellikli birimlerimize gelecek olursak radyoloji bölümümüzde yeni MR ve tomografi cihazımızla hastalarımıza hizmet sunmaktayız. Yine daha önce belirttiğim gibi yoğun bakımlarımız özellikle bu birimler içinde. Dermatokozmetik ünitemiz, fizik tedavi ünitemiz hastalarımıza hizmet vermekte özellikli birimler arasında. Yine endoskopi ve gastroskopimiz Aydın halkına hizmet vermekte. Kalp merkezimiz ve anjio ünitemizde stent ve by-pass ameliyatları uygulanmakta. Özellikle bu birimler açısından yine hastanemiz zengin, hastalarımıza hizmet vermekteyiz bu birimlerle birlikte.”
“EN ÇOK TECİH EDİLEN BRANŞLARDAN BİRİSİ”
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanlığı hakkında bilgi veren Kahvecioğlu sözlerini şöyle sürdürdü,
“Önce 6 sene bir tıp fakültesi okumak lazım sonra uzmanlık sınavında, tıpta uzmanlık sınavı ki dünyada ikinci en zor sınav, yaklaşık ilk üç beş branştan biridir fizik tedavi uzmanlığı. En yüksek puanlı olan, iyi bir puan almak lazım. Tıp fakültesi üstte zaten fizik tedavi uzmanlığı sonrasında TUS’ta da en sıralarda en yüksek tercih edilen branşlardan birisi. Tıp fakültesi üzerine 4 senelik bir uzmanlık eğitimi oluyor ve lise üzerine 10 senelik bir eğitimle fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı oluyorsunuz. Fizik tedavi branşı aslında Hipokrat’tan bu yana gelen en eski tıbbi branşlardan birisi. Hipokrat zamanında bile soğuk ve sıcak tedavilerin uygulandığını, hastalara özellikle kas ve sinir sistemi hastalıklarında sıcak ve soğuk tedavilerin uygulandığını görüyoruz. Sonrasında özellikle 1. Dünya Savaşı’ndaki yaralanmalar ile birlikte tüm dünyada bir rehabilitasyon açığı oluyor. Hastalar, genç yaştaki çocuklar savaş yaralanmalarıyla birlikte ciddi sekeller kalıyor, ciddi engellilikler oluyor ve bunların bir şekilde yeniden hayata kazandırılması lazım. Bu dönemde gerçek fizik tedavi ve rehabilitasyon branşı oturmaya başlıyor. İlk başta İngiltere ve Amerika’da sonrasında İtalya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde ve bir branşlaşma başlıyor. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanları özellikli aletler kullanarak elektoroterapi dediğimiz cihazlarla, soğuk sıcak tedavileriyle ya da belli ışınlar kullanarak hastaların ağrılarını, sekellerini, engelliliklerini tedavi eder. Aynı zamanda bunun bir de rehabilitasyon yönü var. Yüz felci, beyin felci, omurilik felci, çocuk felci gibi tüm felçlilerin yeniden hayata kazandırılmasındaki tedaviyi planlıyor ve tedevlerini yürütüyoruz. Hasta grubumuz çok çeşitli. 10 günlük bebekten 100 yaşındaki hastaya kadar kadın erkek farketmeksizin biz tüm hastalara yardımcı oluyoruz. Kas iskelet sistemiyle alakalı ağrısı olanlar, yürüme bozuklukları, denge bozuklukları, duruş bozukluğu gibi durumlar hastalarımızın çoğunu oluşturmakta ama normalde halkın çok bilmediği konuşma bozukluğu, idrar kaçırmalar ya da büyük tuvaleti tutamama gibi durumlarda bile artık rehabilitasyon uygulanmakta.”
“TOPLUMUN YÜZDE BİRİNİ İLGİLENDİREN CİDDİ BİR HASTALIKTIR”
12 Ekim Dünya Artrit Günü’ne de değinen Kahvecioğlu” Artrit toplumun yüzde birini ilgilendiren ciddi bir hastalıktır. Artrit eklem iltihabı demektir. Eklem romatizmaları içinde en çok gördüğümüz hastalıklar iltihaplı eklem romatizması (romatoid artrit), ankilozan spondilit ve bağ dokusu hastalığıdır.Toplumda yüz kişide birinde görülmekte, Aydın il nüfusunu bir milyon kabul edersek yaklaşık on bin kişi bu hastalıktan etkilenmekte.
Artritin bulguları arasında ; uzun süreli eklem ağrıs, sabah katılığı, eklem şişliği, eklemlerde şekil bozukluğu sayılabilir. 20 yaşındaki bir hasta sabah bel ağrısı ve tutuklukla uyanıyorsa bu bir artrit, eklem romatizması, ankilozan spondilit olabilir. Biz hastaları, toplumu bilinçlendiremediğimiz için özellikle Ankilozan Spondilit hastaları bel fıtığı bel kayması gibi tanılarla oyalanmaktalar.
Tedavi edilmediği sürece artritin sebep olduğu başka hastalıklar var mı sorusunu cevaplayan Kahvecioğlu, “Artritli hastaların bağışıklık sistemi eklem kıkırdağındaki bazı molekülleri vücut dılşında yabancı bir madde gibi görmekte ve onu sürekli yıkmaya çalışmakatadır. Bir süre sonra bu bağışıklık bozukluğu ilerleyince göz, kalp, karaciğer, böbrek gibi organlarda etkilenmekte. Aydın’da maalesef çok sık ankilozan spondilite bağlı böbrek tutulumu ve diyalize giden hastalar görmekteyiz. Hastalarımız , hastalığın sadece bel omurlarını tutacağını sonra ilerlemeyeceğini düşünüp takip ve tahlillerini aksatıyorlar. 4-5 sene takip edilmeyen Ankilozan Spondilit hastasının böbrek tahlilleri çok ilerlemiş oluyor ya da hasta ciddi bir böbrek yetmezliği ile başka bir kuruma başvuruyor ve diyalize alınıyor. İlerleyen durumlarda maalesef iç organları tutunumlarının geri dönüşü olmuyor. Hastanın kalbi, gözü, karaciğeri, böbreği kalıcı olarak etkileniyor. Özellikle pandemi döneminde takiplerini aksatan hastalarda çok sık kalpte ritim bozuklukları görmeye başladık. Bu ritim bozukluğunun nedeni de romatizmanın bir süre sonra kalbi etkilemedi. Bu tür ritim bozuklukları ancak kardiyologlar tarafından anjio ile kalpte belli odaklı yakılarak tedavi edilebiliyor. Hastalar takiplerini aksatmasalar çok basit ilaç tedavileriyle bunların tedavileri mümkün” dedi.
Fibromiyalji’yi anlatan Kahvecioğlu,”Kas romatizmaları iltihaplı olmayan, eklemi ilgilendirmeyen daha çok eklem çevresindeki kasları ilgilendiren bir grup hastalıktır. Bu grup içinde fibromiyalji, miyofasial ağrı sendromu, kronik ağrı sendromu bulunur. Fibromiyalji bunların arasında günlük hayatı en çok etkileyen, polikliniklerde en sık gördüğümüz hastalık. 3 aydan uzun süren yaygın kas ağrısına ek olarak uykusuzluk, yorgunluk, depresyon, baş ağrısı, bağırsak hareketlerinde değişiklik, sık sık idrar yolu enfeksiyonu geçirmiş gibi idrara çıkma isteği Fibromiyaljinin en sık görülen yakınamalarıdır. Fibromiyalji hastaları genelde yaygın ağrıyla, yorgunlukla başvuruyor. Dinlendirmeyen uyku hastalarımızın çoğunda oluyor. Fibromiyalji 1800’lü yıllardan beri bilinmekte aslında. Sanayi Devrimiyle birlikte, kadınların çalışma hayatına girmesi yaygın ağrıları olan, vardiyalı olarak kapalı alanda çalışanlarda fibromiyaljik yakınmalar raporlanmaya başlamış. İngiltere’de birkaç doktor yazmış, yayınlamış bunu ama o zamanlar bir ismi konulmamış. Fibrozit denilmiş değişik isimler konulmuş. 1990’larda ilk fibromiyalji tanımı Amerikan Romotoloji Derneği tarafından konulmuş. Son dönemde yapılan çalışmalarla birlikte fibromiyalji ile ilgili çok fazla bilgimiz oldu. Fibromiyalji toplumun yüzde iki ila onunda görülmekte Amerikan verisine göre. Türkiye’de yapılan çalışmalarda topumum yüzde üç ila altısında görüldüğünü biliyoruz. Kadınlarda iki kat daha fazla Fibromiyalji görülüyor. Sıklıkla fibromiyalji sendromunu 40 ila 60 yaş arası kadınlarda görüyoruz ama son dönemlerde tanı yaşı 30-35 yaşa doğru çekilmeye başlandı.
Covid-19’un Fibromiyalji üstündeki etkisine değinen Kahvecioğlu “Etkisi kesinlikle çok fazla. İki yılda hiç görmediğimiz kadar fibromiyalji gördük. Ancak genetik yatkınlık en önemli faktör. Genetik faktörler, anne ve babadan aldığımız kalıtsal miras bu hastalığa yakalanıp yakalanmayacağımız belirlemekte. İngiltere’de yapılan bir çalışmada annesi fibromiyalji olan kadınların 40 yaşında fibromiyaljiye yakalanma riskinin beş kat daha olduğu gözlenmiş. Fibromiyaljinin hangi genden kaynaklandığı hala bilinmiyor. Yine ikizler üzerinde yapılan çalışmalarda ikizlerin birinde fibromiyalji varsa diğerinde %90 hastalığa yakalandığı gözlenmiş. Ancsk tek başına genetik yatkınlık yeterli değil. Genetik faktörler üzerine tetikleyiciler lazım. Bunlardan bir tanesi hormonal dengesizlikler olabilir, sık doğum yapma, yüksek düzeyde östrojen içeren doğum kontrol hapları kullanmak, erken menapoza girmek kadınlarda daha fazla fibromiyaljiye neden oluyor. Covid, hepatit virüsleri ya da uçuk virüsü gibi virüslerde fibromiyaljiyi tetikliyor. Covidin artık yeni bir tanımı var. Covid geçiren hastalarda 3 aydan sonra çıkan yorgunluk, depresyon, uykusuzluk, yaygın kas ağrısına uzamış covid (long covid) deniliyor. 6 ay önce The Economist dergisi önümüzdeki on yılın sağlık harcamalarının yaklaşık yarısının uzamış covidden kaynaklanan sağlık problemlerine harcanacağını söylüyor. Uzamış covidin covid geçirenlerin yüzde onunda görüleceği düşünülüyor. Covid geçiren hastaların yüzde 5-6 sında sonrasında fibromiyalji geçireceğini düşünüyoruz.
Elimizde %100 Fibromiyalji tanısı koyduracak bir kan tahlili yok. Ben bir fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı olarak isterim ki kan tahlili olsun, kan tahlilini yaptıralım hastaya 2 saat sonra sonucu çıksın sen fibromiyaljiymişsin diyelim ama maalesef elimizde öyle bir imkan yok. Fibromiyalji tanısı hastanın tam bir fizik muayene ile değerlendirilmesi ile konulur. Hastanın tutukluğuna, eklem açıklığına, diğer kas gücü kaybına bakarak aklımızda ön tanılar oluyor. Fibromiyalji yakınmasıyla gelen hastalardan bazı görüntüler, tahliller istiyoruz. Bu tahlil ve görüntüleme yöntemleri ile diğer romatizmal ya da metabolik hastalıkları dışlamış oluyoruz. Fibromiyalji tedavisi çok boyutlu bir tedavi. Fibromiyalji 30-40 yaşındaki bir insanın çocukluğundan bu yana vücudunda bulundurduğu genetik yapıdan kaynaklanan bir hastalık. İki ilaç verip şu andaki teknoloji ile çözmemiz imkansız. Öncelikle sigara kullanan hastalara sigarayı bıraktırıyoruz. Durağan yaşamı olan hastalara biraz daha hareket etmesini söylüyoruz. Hastanın düzenli egzersiz yapmasını istiyoruz ama platesi önermiyoruz çünkü son çalışmalarda ortaya pilatesin ağrıları gidermeyip tam tersi eklem burkulmalarına yol açtığı ispatlandı. Hastanın beslenmesini düzenlemesini istiyoruz. Ultra rafine gıdalardan uzak durmasını, bağırsak düzenini bozduğu için süt içmemesini, kalsiyum kaynağı olarak daha çok kefir, ayran, peynirlerden yararlanmasını, yeşil yapraklı sebzeleri tüketmesini, somon tüketmesi ya da haftada iki öğün balık tüketmesini, bol su içmesini öneriyoruz. Fibromiyalji tedavisi uzun soluklu bir tedavi hastalarımızın ilaçları 6 ila 12 ay kullanılması gerekmekte. Özellikle fizik tedavi uygulamalarıyla birlikte sıcak uygulamalar, kaplıca tedavisi, egzersizler, lazer, manyetik alan tedavileri çok faydalı olmakta. Atak döneminde fizik tedaviye uygulamaları çok daha etkili. Fizik tedavi ile hastaların ilaç gereksinimi azalıyor” dedi.
DURUŞ BOZUKLUKLARI
Duruş bozukluğu hakkında bilgi veren Kahvecioğlu, “Duruş bozukluğunun bir çok bileşeni var. Kamburluk, omurga eğriliği, kalça ya da omuz asimetrisi, dental bozuklukları gibi yapıların tektek muayeneile değerlendirilmesi lazım. Postür değerlendirilmesi çok daha ayrı uzun bir muayene. Buna ek olarak bazı durumlarda bel, boyun, sırt ya da kalça röntgeninin çekilmesi gerekiyor. Postür bozukluklarını değerlendirmek ve tedavi etmek için en ideal dönem 10- 20 li yaşlar. Denge bozukluğu, nörolojik hastalıklar, bacak kısalığı, düz tabanlık gibi durumların teker teker incelenip ona göre tedavilerinin yapılması lazım. Biz fizik tedavi uzmanları olarak özellikli egzersizler, fizik tedavi uygulamaları, korseler ve son zamanlarda kinezyo-bantlama dediğimiz özel bir bantlama yöntemiyle postür bozukluklarını düzeltiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Son olarak çocuklarda tablet ya da telefon kullanımının omurga üzerinde etkisinden bahseden Kahvecioğlu, “Keşke tabletten, ekrandan uzak tutabilsek ama modern dünyada uzak tutmak hem çok zor hem de faydasız. Ekran kullanımı çocuklarda özellikle omurga bozuklukları yapıyor. Çocukların sürekli 30 35 derece açıyla boyunlarını eğmesi özelikle boyun omurgasında erken kireçlenmelere yol açıyor. Bakış kısıtlıklarına yol açıyor. Biz çok sık boyun omurlarında değişiklikler görmeye başladık. Çocuğun boyu kısa kalıyor ve omurga kaslarda ciddi tutukluklar meydana geliyor. İlerleyen dönemlerde boyunla birlikte sırt ve bel omurgasını da etkilenecektir. Sürekli elde 200 gram bir telefon tutmak çocuklarda baş ve işaret parmaklarında eklem kısıtlılıkları, eklem bozukluklarına da yol açıyor. Mümkün oldukça çocukların tablet ve telefon kullanımına süre sınırı konulmalı“ şeklinde konuştu. (Erdal Aydın)