Aşırı Sıcaklarla Hayatımıza Giren Kavram: Termal Konfor
İklim değişikliği ve küresel ısınma, tüm dünyayı etkisi altına almaya devam ediyor. Özellikle son bir haftadır yaşadığımız aşırı sıcak ve nemli hava hepimizi bunaltıyor ve birçok sağlık sorununu da beraberinde getiriyor. Bu durum ne yazık ki sadece bu yıla özgü değil. İklim Kliniği Bilim Kurulu, 2023 yılında kırılan sıcaklık rekorunun 2024 yılında üst seviyede tekrarlanabileceğini belirtti. İşte bu noktada Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), çalışma hayatında gündeme alınması gereken bir kavrama dikkat çekiyor. “Termal Konfor” kavramının tüm dünyada giderek önem kazandığını belirten TÜSAD Mesleki ve Çevresel Hastalıklar – İş Sağlığı Çalışma Grubu, Türkiye’de bu konuda yasal bir zorunluluk olmasa da özellikle yüksek risk grubunda bulunan meslek dalları için gerekli düzenlemelerin yapılmasını öneriyor.
İdeal Çalışma Ortamı 20-25 Derece Olmalı
TÜSAD Mesleki ve Çevresel Hastalıklar – İş Sağlığı Çalışma Grubu olarak yaptıkları çalışmaları aktaran Doç. Dr. Ayşe Coşkun Beyan, termal konfor kavramını şöyle açıklıyor: “Termal konfor; çalışanların bedensel ve zihinsel faaliyetlerini sürdürürken sıcaklık, nem, hava akımı ve termal radyasyon gibi iklim şartları açısından rahatlık içinde bulunmaları anlamına geliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), çalışma ortamındaki ideal ortam sıcaklığını 20-25°C olarak öneriyor. Ayrıca optimum hava nemi ise yüzde 30 ile yüzde 70 arasında kabul ediliyor.”
Meslek Hastalıklarına Neden Oluyor
Sıcaklık stresi riski denilince öncelik taşıyan grupları 65 yaş ve üstü, fazla kilolu, kronik hastalığı olanlar, gebeler ve aşırı sıcaktan etkilenebilecek ilaçlar kullanan kişiler olarak sıralayan Coşkun Beyan, çalışanların da dikkat edilmesi gereken bir grup olduğunu vurguladı. Bu noktada özellikle inşaat, tarım, maden, sıcak işlemlerin yapıldığı endüstri çalışanları ve sporcular gibi birçok sektör çalışanının aşırı sıcaklık riskleriyle karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Coşkun Beyan, “Termal konfor bozulduğunda dikkat eksikliği, uyku hali, becerilerde zayıflama gibi sonuçlar nedeniyle iş kazalarının yanı sıra sıvı elektrolit bozukluğu, dolaşım sistemi ve diğer sistem etkilenimleri sonucu meslek hastalıkları ortaya çıkıyor” dedi.
Ülkemizde herhangi bir yasal mevzuat olmamakla beraber, uluslararası kabul görmüş sınır değerlerin kullanılabileceğini belirten Coşkun Beyan, “6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. Maddesinde işveren çalışma ortamına çalışanlara uygun hale getirmek ile sorumlu tutulması yasal bir sınır olmasa da ilgili düzenlemelerin yapılmasını gerektirmektedir” dedi.
Terlemenin Durmasına Ve İdrar Rengine Dikkat!
Sıcaklığın neden olduğu sık görülen klinik durumları “basit sıcaklık döküntüsü, sıcak krampları, sıcaklık yorgunluğu-bitkinliği, rabdomyoliz ve sıcak çarpması” olarak sıralayan Doç. Dr. Ayşe Coşkun Beyan, şu konulara dikkat çekti:
Özellikle sıcak çarpması ve rabdomyoliz ölüm veya kalıcı hasar ile sonuçlanabiliyor. En önemli klinik belirtisi terlemenin durması. Kas krampları/ağrı, anormal derecede koyu (çay veya kola renginde) idrar, zayıflık, egzersiz intoleransı semptomları görülüyor. Kişinin hızla o ortamdan uzaklaştırılarak ilk yardım müdahalelerine ve sıvı elektrolit tedavisine başlanması gerekiyor.
Yine ultravioleye bağlı olarak göz ve cilt rahatsızlıkları da görüldüğünden güneş gözlüğü ve şapka takılmalı, en az 30 koruma faktörlü güneş kremleri tüm açık alanlara uygulanmalı.
Termal risklerin kontrol yöntemleri arasında; yönetsel ve mühendislik önlemleri, çalışan eğitimi ve kişisel koruyucu donanımlara ehemmiyet verilmeli.
Pratik yöntem olarak idrar renk takip skalaları işyerlerinde asılabilir ve çalışanlar bilgilendirilebilir. Normal su seviyesine sahip olduğumuzun göstergesi açık sarı ve berrak idrardır. Renk koyulaştıkça dehidratasyon riski artar. Ancak bu değerlendirmeyi yaparken kullanılan ilaçlar, menstrual durum veya idrara rengini verebilecek besin tüketimi de dikkate alınmalıdır.
Çalışanlar Aşırı Sıcaklardan Kendi Nasıl Koruyabilir?
Yeterli sıvı alımı – OHSA (ABD Çalışma Güvenliği ve İş Güvenliği Dairesi – Occupational Safety and Health Administration) açık havada çalışanların her 15-20 dakikada bir su içmesini öneriyor. Isı stresi riskini önlemek için enerji içecekleri, asitli içecekler ve alkolden de kaçınılması gerekiyor.
Yemek düzeni- Gün boyunca ne tükettiğinizin ve sıcakta çalışırken vücudunuzu nasıl etkileyebileceğinin farkında olun. Geleneksel kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği yerine birkaç küçük öğün yiyerek daha rahat hissedebilirsiniz. İlaç kullanıyorsanız ve güneşte uzun saatler çalışıyorsanız, sağlık uzmanınızla konuşun. Cilt hassasiyeti veya ısıyla ilgili diğer hastalıklar açısından daha yüksek risk altında olabilirsiniz.
- Düzenli molalar verin- Sıcakta çalışırken dinlenme inanılmaz derecede önemlidir. Vücut ısınızı düşürmek için gölgede veya klimalı, kapalı bir alanda sık sık mola verin. Bu zamanı nemlendirmek ve atıştırmak için de kullanın.
- İklime alışmak için zaman ayırın- İklimlendirme, ısıya tolerans oluşturma sürecidir. Yazın dışarıda daha fazla zaman geçirdiğiniz veya sıcak bir ortamda çalıştığınız için vücudunuz yavaş yavaş alışacaktır. Örneğin inşaat, tarım, çatı, çevre düzenlemesi, posta teslimi ve paket teslimi gibi dış işler için ilk gün yüzde 20 maruziyetle başlayın ve her gün en fazla yüzde 20 artırın.
- Cildinizi koruyun- Dışarıdaki çalışmanıza bağlı olarak mümkünse hafif, açık renkli giysiler ve şapka giyin. Mümkünse ultraviole koruma faktörlü giysiler ve güneş kremleri kullanın.
- Arkadaş sistemini kullanın- Hava durumunu takip edin ve tek başınıza çalışmayın. Eğer çalışma arkadaşınız baş ağrısı, baş dönmesi, yorgunluk, mide bulantısı, kusma, bayılma ve nöbet belirtileri gösteriyorsa 112’yi arayarak acil yardım çağrısında bulunun.