Başörtüsüne anayasal güvence getiren ve evlilik birliğini tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi çalışmasıyla ilgili konuşan AK Parti Tokat Milletvekili Özlem Zengin, konu hakkındaki siyasi söylemlere karşı “Biz mi getirdik, biz mi başlattık? Biz zaten meseleyi bitirmişiz, biz zaten bununla beraber inşa olmuşuz, bizim dahasına ihtiyacımız yok. Dahasına ihtiyacı olan sizlersiniz” dedi
Hüseyin KÖMÜR – TOKAT – Birlik Haber Ajansı (BHA)
TBMM Anayasa Komisyonunda, başörtüsüne anayasal güvence getiren ve evlilik birliğini tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çalışmalarına başlandı.
Kanun Teklifi çalışmalarına Ak Parti Tokat Milletvekillileri de katıldı. Ak Parti Tokat Milletvekili ve Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Özlem Zengin, “Şu an yaptığımız şey aslında klasik manada bir Anayasa yapmaktan öte, biz karşıtlı toplumsal yaralarımızı iyi etmeye çalışıyoruz. O yüzden, bu konuya yaklaşırken bu siyaseten atıp tutmalar… Efendim, “Siz siyaseten bunu yapıyorsunuz.” Kim yapıyor? Biz mi getirdik, biz mi başlattık? Biz zaten meseleyi bitirmişiz, biz zaten bunun içindeyiz, biz zaten bununla beraber inşa olmuşuz, bizim dahasına ihtiyacımız yok, biz zaten içindeyiz. Dahasına ihtiyacı olan sizlersiniz çünkü siz, bence şunu fark ettiniz: İşte, gidip geldikçe, biraz da sağdan soldan kaçıp yer bulamayan danışmanlar, “Efendim.” “Evet.” “Bu muhafazakârlar falan size oy verecek ama kaygıları var”dedi.
BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI SADECE KADINLARI ETKİLEMEDİ
Özlem Zengin, “Tabii, şunu da söylememiz lazım: Başörtüsü yasakları evet, kadınlara uygulandı ama sadece kadınlar etkilenmedi çünkü bu konuya bakanların enteresan bir şekilde sadece kendi perspektiflerinden meseleye baktıkları için bir kadının hayatına, bir genç kızın hayatına zarar verdiklerinde aslında onun kendisinden farklı fikirlerde olan, annesine, babasına, onu sevenlerine, evladına, eşine, aslında geçmişe ve geleceğe sâri olan pek çok kişiye ve çok geniş bir alana zarar vermiş olduklarını, etkilemiş olduklarını görmediklerini düşünüyorum ve insanların hiç düşünmedikleri bir konuda düşünmeye çalıştıklarını, hayatlarını değiştirdiklerini ve buradan yola çıkarak da Türkiye’de bu konunun muazzam bir etki alanına ulaştığını ifade etmek isterim. Ben de bu insanlardan birisiyim yani ben Türkiye’de başörtüsü meselesiyle tanıştığımda kendim de başörtülü olmayan hukuk fakültesi öğrencisi bir insandım. Hiç düşünmemiştim başörtüsü meselesi nedir, neden insanlar başını örtüyor, niçin bu yasaklar var diye. O yüzden yasakların çok muazzam, akla gelmeyecek farklı tesirleri vardır insanların hayatında ve toplumların hayatında. İşte buradan yola çıkarak biraz tarihî serencamını anlatarak, biraz da siyasi anlamda hangi sebeplerle bugün buradayız ondan bahsederek bir akış içerisinde sizlere konuşmak istiyorum…2002’yle beraber değerli arkadaşlarım, hemen bunlardan kurtulmak kolay değil, bu yasaklardan kurtulmak için önce AK PARTİ’nin temellenmesi, Türkiye’de kurumlarla alakalı yapılması gerekenlerle ilgili bir öngörü ortaya koyması gerekti ve nihayetinde de yavaş yavaş bu katı yasaklar… Mesela ben 2007 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde, hukuk fakültesinde yapamadığım için yüksek lisans yapmaya başladım, 2007’den bahsediyorum. İlahiyat fakültesine başörtülü giremiyordum değerli arkadaşlarım, başka bir fakülteden bahsetmiyorum ilahiyat fakültesinden bahsediyorum. 2009 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başörtülü giremiyordum, giremiyordu insanlar; yandaki camiye girebiliyorsunuz, üniversiteye giremiyorsunuz. Neden giremiyoruz? AK PARTİ, Milliyetçi Hareket Partisiyle beraber bugün burada oturuyoruz, bugün ittifak ortağıyız ama bizim fikrî temellerimiz var, biz fikren ortaklıklar yaşıyoruz. Biz 2008 yılında da bu konuya dair anayasa değişikliğini beraber yaptık, birlikte yaptık fakat ne oldu? Siz de biliyorsunuz, bu anayasa değişikliği -ki bence çok sevindirici bir şeydir- 411 milletvekiliyle, sonuçta referanduma gitme ihtiyacı da duymadan 411 milletvekilinin reyiyle bu değişiklik Meclisten geçti. Ve o zaman biliyorsunuz, gazeteler manşet attılar “11 el kaosa kalktı” Allah Allah, barışa kalkan, özgürlüğe kalkan bir el nasıl kaosa kalkabilir, nasıl? Bu insanlar nasıl hâlâ sokakta yürüyebiliyor ben merak ediyorum. Ya, insanın fikriyatında bir bütünlük olur, geçmişte söylediği şeylerden utanır, bugünkü hâli ile geçmişi arasında bir paralellik, korelasyon kurar. O zaman malum parti -siz de biliyorsunuz hangi parti olduğunu- malum genel başkan -siz de biliyorsunuz hangi genel başkan olduğunu, çokça söyleyeceğiz, tartışmayı yolun başında başlatmayayım, o zaman grup başkan vekili- büyük bir hararetle, her zamanki telaşlarıyla, her zamanki koşturmalarıyla koşa koşa nereye gittiler? Anayasa Mahkemesine. Çünkü siyaseten yapamadıklarını Anayasa Mahkemesinden yaptırmak istediler ve tabii ki yaptırdılar, Anayasa Mahkemesinden yaptırdılar. Siyaset olmasın, sadece hukuk hâkim kılsın dediğimiz noktada Anayasa Mahkemesinden bunu başardılar. Onu başardıkları için 2009 yılında bile benim gibi milyonlarca kadın ilahiyat fakültesine bile başörtülü giremiyordu değerli arkadaşlarım “ifadelerine yer verdi. (Birlik Haber Ajansı-BHA)