Sivas Numune Hastanesinde Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Halil Pekşen, 20 Ekim Dünya Osteoporoz Farkındalık Günü’nde, osteoporozun tarihçesinden, risk faktörlerinden ve korunma yollarından bahsederek bu sessiz hastalığa dikkat çekti.
Uzm. Dr. Pekşen, osteoporozun kemik kütlesinde azalma, kemik mikromimarisinde bozulma ve kırık riskinde artışla seyreden metabolik kemik hastalığı olduğunu belirtti.
Uzm. Dr. Halil Pekşen, “Osteoporozun tarihçesi oldukça eskidir. Milattan önce 4000 yıla ait mumyalarda dowager kamburu olarak tanımlanan ilk osteoporoz vakalarının tespit edilmiştir. 1830 yılında Fransız Patolog Jean Lobstein kemikleri incelediğinde normal insanlarda kemikte deliklerin olduğunu fakat bazı insanlarda bu deliklerin daha büyük, gözenek şeklinde olduğunu fark etmesiyle birlikte bu durumu osteo kemik, poroz gözenek, osteoporoz şeklinde tanımlamıştır” dedi.
Osteoporozun sessiz bir hastalık olduğunu ve genellikle fark edilmesinin zor olduğunu belirten Uzm. Dr. Pekşen, “Osteoporoz 65 yaş üstündeki her 3 kadından ve her 5 erkekten birinde görülen ve oldukça sık rastlanan bir hastalıktır. Genelde sessizce seyreden bir hastalık olduğu için fark etmesi zordur. Hastalık temel sebebi menopoz ve yaşlılıktır. Tiroid rahatsızlıkları gibi bazı endokrinolojik problemler, lenfoma ve lösemi gibi kan hastalıkları, 3 aydan uzun süreli kortizon kullanımı, sigara, alkol ve kafein tüketimi, düşük vücut kütle indeksi ise yaştan ve menopozdan bağımsız bir şekilde osteoporoz riskini artıran bazı faktörlerdir” dedi.
1960’lı yıllardan itibaren kemik yoğunluğu ölçümünde kullanılan kemik dansitometri cihazları sayesinde osteoporoz farkındalığının arttığını belirten Uzm. Dr. Halil Pekşen Pekşen, 50 yaş üstü bireylerin belirli aralıklarla kemik ölçümlerini yaptırmalarının önemli olduğunu söyledi.
Osteoporozdan korunmanın tedaviden daha önemli olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Pekşen, “Osteoporoz tedavisinde önceliğimiz bu hastalığa yakalanmamak olmalıdır. Dolayısıyla bunun için günlük hayatta yapmamız gereken ve almamız gereken bazı önlemler vardır. Hastalığın risk faktörlerini azaltmak, kas iskelet sisteminin esnekliğini artıracak egzersiz programlarını günlük hayatımızda yaşam tarzı haline getirmek, sigara, alkol ve kafein tüketimini azaltmak oldukça önemlidir. Günlük D vitamini alımı osteoporozu önlemek için önemli noktalardan birisidir. İncir, badem, yeşil yapraklı sebzelerin tüketimi, süt ve süt ürünlerinin özellikle peynir ve yoğurdun tüketimi kemik sağlımız için önemlidir” dedi.
Dr. Pekşen, osteoporozun fark edilmesinin zor olduğunu ifade ederek, “Osteoporoza yakalandığımızı anlamanın klinik olarak büyük bir belirtisi bulunmamaktadır. En önemli belirtilerinden birisi boy kısalığıdır. Gençlikteki boyuna göre 4-6 santimetre kısalığın olması dışında oldukça sessiz seyreden bir hastalıktır. Osteoporoza yakalandıktan sonra mutlaka bir hekim eşliğinde osteoporoz tedavisi düzenlenmelidir. Günlük kalsiyum ve D vitamini alımının düzenlenmesi, bazı ilaç tedavilerinin planlanması gerekmektedir.
Yaşlı bireylerde osteoporoz nedeniyle kırık riskinin arttığını paylaşan Dr. Pekşen, “Osteoporozu olan yaşlılardan kırık riski artmaktadır. Kalça kırıkları 75 yaş üstü hastalarda oldukça sık mortalite ve morbidite sebebidir. Kalça kırığının gerçekleştiği hastalarda bir yıl içerisindeki ölüm oranının % 15-30 gibi yüksek oran olduğunu ve bu bireylerin % 50’sinin bakıma muhtaç hale geldiğini düşünecek olursak hem tedavi hem de korunma önemlidir. Bilhassa osteoporozu olan ve yalnız yaşayan hastalarda ev ergonomisinin düşme risklerini azaltacak şekilde dizayn edilmesi önemlidir. Halı kenarları, eşikler, takılabilecek eşyaların uygun şekilde konumlandırılmasını, tuvalet ve banyolarda oturma ve kalkmaya yardımcı olacak aparatların kullanılması tavsiye edebiliriz” dedi.
İnternet üzerinden ve eczanelerden reçetesiz temin edilebilen ürünler hakkında uyarılarda bulunan Uzm. Dr. Halil Pekşen, sözlerini şöyle tamamladı,
“Son yıllarda internet üzerinden ve eczanelerden reçetesiz alınabilen vitamin, kalsiyum ve magnezyum içerikli bazı ürünlere kolay ulaşılabilir. Kemik sağlığımızı korumak isterken bu tarz ürünlerin bilinçsiz bir şekilde kullanılması böbrek, karaciğer yetmezliği, kan basıncı dalgalanmaları gibi sorunlara yol açabilir. Genel sağlığımıza zarar vermemek için bu tarz ürünleri kullanmadan önce mutlaka bir hekime danışılması gerekmektedir.” ifadelerine yer verdi.