Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Rekabetçi aile ilişkisi değil, tamamlayıcı aile ilişkisi olmalı”
Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen 4. Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu, bu yıl “Aile ve Yalnızlık” ana temasıyla gerçekleştiriliyor. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yalnızlığın aile üzerindeki etkilerine vurgu yaptı. “Aileyi korumak ve aile değerlerini yaşatmamız gerekiyor” diyen Tarhan, “Aile değerlerine baktığımız zaman en önemli değerin paylaşımcılık olduğunu söyleyebiliriz. Rekabetçi aile ilişkisi değil tamamlayıcı aile ilişkisi olmalı. Modernizmin bize sunduğu aile ilişkisi rekabetçiliğe dayanıyor” dedi. 8 ülkeden 30 alanında önemli ismin katılım sağladığı sempozyum Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı koordinasyonunda iki gün sürecek.
7 – 8 Aralık 2022 tarihlerinde düzenlenen sempozyumda günümüz ailelerinde hissedilen yalnızlık ve teknolojinin yalnızlığa etkileri Fransa, Avusturya, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkiye’den bilim insanları ve akademisyenlerin katılımlarıyla ele alınıyor.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yalnızlık ciddi ve küresel bir sorun”
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen sempozyumun açılış töreninde açılış konuşması yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yalnızlığın çok ciddi bir küresel sorun olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yalnızlıkla ilgili çok ciddi bulgular var. 2018’de pandemiden önce Manchester Üniversitesi ile BBC yaklaşık 50 bin kişi üzerinde ortak bir çalışma gerçekleştirdi. O çalışmada 75 yaş üstü halkın yüzde 27’si, 16-24 yaş arası halkın yüzde 40’ı ‘Çok yalnızım’ dedi. Çok şaşırtıcı bir sonuç ortaya çıktı. Büyük ihtimal o oranlar şimdi artmıştır. İleri yaştaki yalnızlık en büyük sorun, ileri yaş intiharları artmış. Japonya’da intiharlar çok arttığı için Yalnızlık Bakanlığı kurulmuş.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Japonya yalnızlığa ‘Sohbet Odası’ ile çare aradı”
2019’da pandeminin hemen öncesinde Osaka’da G20 kapsamında gerçekleştirilen N20 Neuroscience Zirvesi’ne katıldıklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sokakta yürürken üzerinde sohbet odası yazan bir oda gördük. Neden böyle bir oda olduğunu merak ettik ve sorduk. Hiç birbirini tanımayan iki kişi odaya girip sohbet ettikten sonra ayrılıyorlarmış. Yalnızlığa çare olarak üretilen bir proje olduğunu öğrendik. Teknoloji hiçbir zaman bu dönemde olduğu kadar insan hayatına girmedi. İlgi alanı olduğu için sosyolojinin bu konuyu ele alması çok önemli.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Teknoloji yalnızlığı hızlandırdı”
‘Küresel olarak toplum nereye gidiyor?’ diye araştırdıklarını, bulgularını yayınladıklarını ve sosyal politikaları belirleyenlerin dikkate alacaklarını umduklarını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çalışmalarda teknolojinin insan hayatını kolaylaştırdığını ama yalnızlığı hızlandırdığını gördük. Amerika’da yapılan başka bir araştırmada 6., 9. ve 12. sınıf öğrenciler arasında yüz yüze görüşme oranları takip edilmiş. 1980’den 2015’e kadarki dönemde ‘her gün yüz yüze görüşüyoruz’ diyen genç oranı yıllar geçtikçe yüzde 30’ların altına düşmüş. Günümüzde artık sosyallik yok. Sadece belli konularda sosyallik adı altında görüşme var. Kimlik değiştirerek değişik isimlerle güvenli olmayan ilişki söz konusu.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Akıllı telefonlarla ev güvenli alan olmaktan çıktı”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, akıllı telefonların evleri güvenli ortam olmaktan çıkardığına dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumdaki sosyal normlar, toplumu koruyan duvarlardı ama o duvarlar yıkıldı. Aile güvenlik açısından son güvenli alandı. O da modern teknolojilerle yıkıldı. Çünkü sosyal normlar ve aile normları değişti. Artık insanın da normları değişmeye başladı. Gelecekte bizi yeni bir insan tipi bekliyor. Dünyanın da dijital diktatörlüğe gittiğinin söylenmesi artık şaşırtıcı gelmiyor. Bu çerçevede insan merkezli değil insan odaklı bir dünya kurulmalı. İnsan merkezli demiyoruz çünkü insan özgür iradesi olduğu için doğayı tahrip ediyor, gelecek nesilleri düşünmüyor. Bu yalnızlık çalışması bizim neslimiz için değil gelecek nesillere yöneliktir. Gelecek nesillerimizi bekleyen tehlikelere karşı şimdiden tedbir almak gerekiyor. Kriz çıktığı zaman çok iyi müdahale ediyoruz ama krizin çıkmasını önleyici müdahalelerde çok zayıfız. Maalesef bu Doğu toplumlarının bir özelliği.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Hedonizm ve narsisizm birleşince yalnızlığa yol açıyor”
Toplumların fırtınalara doğru gittiğini, toplumların bu fırtınalara yakalanmaması için de sosyal bilimcilerin ve ruh bilimcilerin üzerine düşünmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bununla ilgili Amerika’da bir sendrom tarif ediliyor. Dünyada en çok yalnızlığın hissedildiği yer olduğu için Kaliforniya Sendromu olarak adlandırılmış. San Francisco’da Facebook’un binasının altında evsizler yaşıyor. Gelir eşitsizliğine rağmen Türkiye’de evsiz bulmak çok zor. Doğu toplumlarında buna pek rastlanmıyor. Önlem alınmazsa gelecekte neler olacağını bilemeyiz. Fransız ihtilali aşırı gelir eşitsizliğinin sonucunda başladı. Kaliforniya Sendromunun dört özelliği var. İlk özelliği hedonizmdir. Hedonizm zevk peşinde koşmayı ego ideali olarak sundu ve örneklerini daha belirgin olarak görmeye başladık. Eskiden daha azdı. İnsan zevkini elinden alan her şeyi tehdit olarak görüyor. Üçüncü nesil psikoterapilerde o engellerin tehdit değil de bir fırsat olduğu öğretilmeye çalışılıyor. Hedonizmin bir diğer sonucu olarak da benmerkezcilik ortaya çıktı. Burada da narsisizm görülüyor. Kişi dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünüyor, kendi çıkarını tek yüksek değer gibi görüyor. Hedonizm ve narsisizm eklenince sonuç olarak yalnızlık ortaya çıkıyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yalnızlık benmerkezci kişilerin kaderi”
Yalnızlığın benmerkezci kişilerin kaderi olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsan ilişkisel bir varlık ve en büyük ihtiyaçlarından biri de ilişkidir. İlişki ihtiyacının genetik bir boyutu var. İlişki ihtiyacı ile ilgili yaratılıştan gelen bir hormon var. Bu hormon da oksitosindir. Oksitosin hormonu en çok emziren annelerde salgılanır. Aynı zamanda bağlanma ve aşk hormonu da deniyor. İsviçre’de oksitosini yapay sprey olarak üretip satıyorlar. Evli çiftler birbirlerine daha içten sarılmak için bu spreyi uyumadan önce burunlarına sıkıyorlar. Kişi aslında kendi beynine bu hormonu doğal olarak ürettirebiliyor.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Narsisizm bir çeşit sosyal kanserdir”
Bu çağda bireyselleşme ve özerkleşmenin teşvik edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ama bu sorumsuzlaşma anlamında değil. İnsanların özgürlük ve sorumluluk dengesini öğrenmesi lazım. ‘Ben özgürüm’ derken hem aileye ait olunmalı hem de özgür olabilmeli. Yani bu dengeyi insan kurabilmeli. Özgürlük, sınırsızlık ve sorumsuzluk anlamına gelmemeli. En özgür hücre kanser hücresidir. Kanser hücresi gibi anarşist seviyesinde özgürlük isteyenler bir çeşit sosyal kansere yol açarlar. Narsisizm bir çeşit sosyal kanserdir. Sosyal yapıyı eritip çökmesine yol açarlar. Yalnızlığı gidermek için benmerkezciliği düzeltmek gerekiyor. Hedonizm, narsisizm ve yalnızlık bir araya geldiğinde karanlık üçlü oluyorlar, mutsuzluk ve depresyona yol açıyorlar.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Modernizm bize rekabetçi aile ilişkisi sunuyor”
Manhattan’daki kanalizasyonlarda antidepresanlara rastlanıldığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Antidepresanların kanalizasyonlarda su gibi aktığını görüyorlar. Hollywood filmlerine aldanmamak lazım. İnsanlar kendilerini ilaçla ayakta tutmaya çalışıyorlar. Şu andaki acımasız, rekabetçi ve benmerkezci sistemin mutlu etmediğini anlayabiliyoruz. İnsanların artık sağlıklı ilişki kurmayı öğrenmesi gerekiyor. Bu küresel bir problem. Küresel intiharların artışı da bu durumla yakından bağlantılı. Sosyoloji bölümümüzün bu yılki sempozyum temasını aile üzerine kurması çok iyi oldu. Çünkü aile son güvenli alan. Gençler için ailenin son güvenli sığınak olduğunu söylüyoruz. Aileyi korumak ve aile değerlerini yaşatmamız gerekiyor. Aile değerlerine baktığımız zaman en önemli değerin paylaşımcılık olduğunu söyleyebiliriz. Rekabetçi aile ilişkisi değil, tamamlayıcı aile ilişkisi olmalı. Modernizmin bize sunduğu aile ilişkisi rekabetçiliğe dayanıyor. ‘Senin paran, benim param, senin dediğin, benim dediğim’ tarzındaki söylemlerle güç ve ego savaşları yaşanıyor. Bunun yerine ‘Evlilik bir gemi ve bu geminin bir hedefi var. Bu geminin ve çocuklarımın iyiliği için kendi çıkarımı ikinci plana atabilirim’ demek gerekiyor. ‘Önce ben sonra gemi’ diyorsanız o evlilik sağlıklı ilerlemez, köle – efendi ilişkisi olur. Bu tarz ilişki geçmiş zamanlarda yürümüş, bedelini de kadınlar ödemiş ama bu zamanda yürümez.”
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı: “Bu yıl yalnızlık, aile kurumu üzerinden ele alınacak”
Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı, Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (SOBE) Sosyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, Kazakistan Cumhuriyeti’nin başkenti Astana’dan çevrimiçi bağlanarak gerçekleştirdiği açılış konuşmasında modern dönemin önemli bir toplumsal olgusu haline dönüşmüş yalnızlığı bu yılki sempozyumda aile kurumuna bağlı olarak ele alıp değerlendireceklerini söyledi.
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı: “Aile içinde yalnızlık gibi yeni durumlar ortaya çıktı”
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, tarih boyunca aile kurumunun güvenli alan oluşturmak suretiyle bireyleri duygusal ve sosyal açılardan destekleme işlevi gördüğünü oysa bugün bireylerin yalnızlıklarını ve güvensizliklerini giderme hususunda ailenin etkisinin giderek azaldığının gözlemlendiğini söyledi. Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Araştırmalar özellikle dijital teknolojilerin gündelik hayata sirayet etmesi ile değişen aile içi ilişkilerin aile üyelerinin birlikte geçirdiği zamanın azalarak yalnız geçirilen zamanlara dönüştüğünü göstermektedir. Bu gibi örnekler birlikte yalnızlık ve aile içinde yalnızlık denilebilecek yeni durumlara da işaret etmektedir. Aile ve yalnızlık ilişkisi dijitalleşmenin yanı sıra göç, toplumsal cinsiyet, yaşlılık, eğitim ve benzeri açılardan incelenmesi gereken önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.” dedi. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da sempozyum öncesi 81 ilde geniş katılımlı bir araştırma yaptıklarını ve sonuçlarını paylaşacaklarını belirten Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, sempozyumda 8 farklı ülkeden bir araya gelen 30 civarında siyaset ve bilim insanı, STK temsilcileri ve sanatçıların konuşmacı olarak yer alacaklarını belirtti.
İlk oturumda teknoloji, aile ve yalnızlık ele alındı
Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Sırrı Akbaba, moderatörlük yaptığı ilk oturumda “Ailede Yalnızlığın Görünmeyen Yüzleri” başlığı altında değerlendirmelerini paylaştı. Prof. Dr. Sırrı Akbaba, sosyal beceri eksikliğinin de yalnızlığa yol açtığını söyledi.
Dr. Şadi Yazıcı, teknolojide kontrollü kullanımın önemini vurguladı
Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı “Teknolojinin Ailede Yalnızlığa Etkisi”, başlıklı konuşmasında teknolojinin gelişimiyle beraber olumlu ve olumsuz tüm etkilerin aileye ve topluma sirayet ettiğini belirterek kontrollü kullanımın önemini vurguladı. Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Sosyal Araştırmalar Merkezi’nden Prof. Dr. Tahire Allahyarova “Aile ve Evlilik İlişkilerinde Yalnızlığın Sosyal Değişkenleri” başlıklı konuşmasında yalnızlığın Azerbaycan toplumu ve aile kurumundaki etkilerinden bahsetti. Ödüllü yönetmen Atalay Taşdiken de “Sinemada Aile Ve Yalnızlık” başlıklı sunumunda Türk ve dünya sinemasında göç, şehirleşme ve yalnızllık temalarının işlendiği filmlerden örnekler sundu.
Türkiye Dijitalleşme ve Yalnızlık Araştırması Sonuçları paylaşıldı
Üsküdar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı ve Method Araştırma Şirketi iş birliği ile gerçekleştirilen “Türkiye Dijitalleşme ve Yalnızlık Araştırması Sonuçları” da ilk oturumun sonunda açıklandı. Türkiye genelinde 18 – 70 yaş arasındaki 6 bin 100 kişinin katıldığı çalışma çarpıcı sonuçlarıyla dikkat çekti.
Üsküdar Üniversitesi Youtube hesabı ve ÜÜ TV’den canlı olarak yayınlanan ilk oturum katılımcılara teşekkür belgelerinin takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.
Yalnızlıkla mücadele anlatıldı
İlk günün ikinci oturumuna Beykent Üniversitesi’nden Doç.Dr. Melis Oğuz başkanlık yaptı ve “Berlin Neukölln Mahalle Anneleri: Göçmen Kadınların Yalnızlıkla Mücadele Stratejileri” başlıklı sunumunu paylaştı. Sempozyumun ikinci oturumuna Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasan Bacanlı “Ailenin Günümüzdeki Durumu ve Yalnızlık”, Psikolog Hatice Tongar “Z Kuşağının Yalnızlığı”, Üsküdar Devlet Hastanesi’nden Uzman Sosyal Çalışmacı Burcu Kılıç Gündüz “Kimseli kimsesizler” ve Kalben Derneği Başkanı Pelin Çalışkanoğlu Ekşi “ Koruyucu Ailede Büyüyen Çocukların Yalnızlığı” başlıklı sunumlarıyla katıldı. Sempozyumun ilk günü ikinci oturumun tamamlanmasıyla sona erdi.
Yabancı katılımcılar, dünyadaki yalnızlığı anlatacak
Sempozyumun ikinci gününde ilk oturum Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı’nın başkanlığında başlayacak. İlk oturuma Rusya Bilimler Akademisi Federal Araştırma Sosyoloji Merkezi Demografik Araştırmalar Enstitüsü’nden katılan Prof. Dr. Tamara Rostovskaya ve Doç.Dr. Ekaterina A. Knyazkova “Aile İçinde Yalnızlık: Yakında Ama Birlikte Değil” başlıklı sunumlarıyla katılacak. Özbekistan “İctimai Fikir” Kamuoyu Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Nigina Rahimova “Özbek Aileleri İçin Yalnızlık Güncel Bir Sorun Mu?”, Kırgızistan Milli Bilimler Akademisi Felsefe, Hukuk ve Siyaset Araştırmaları Enstitüsü’nden Prof. Dr. Rita Salmorbekova “Kırgızistan’da Sosyal bir Sorun Olarak Yalnızlık”, Bakü Devlet Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Doç. Dr. Aygün Halilkızı “Ailenin Yalnızlaşma Nedenleri Olarak Sosyokültürel Değişim ve Uyumsuzluk Problemi: Azerbaycan Ailesi Örneği”, Uluslararası Türk Akademisi’nden Aizhan Duisembayeva da “Kazakistan’da Ailelerin Yalnızlık Sorunsalı: Sosyal-Psikolojik Değerlendirme” konu başlıkları altında sunumlarını gerçekleştirecek. Gözde Courbis Poncet, ilk oturuma sempozyuma Fransa’dan katılacak ve “Aile İçinde Sessizlik: Fransa’da Yaşayan Yabancı Ülke Vatandaşlarının Yalnızlık Deneyimleri” başlıklı sunumunu gerçekleştirecek.
Akademisyenler farklı pencerelerden yalnızlığı yorumlayacak
4. Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu’nun ikinci oturumunda İstanbul Üniversitesi’nden Prof.Dr. Cengiz Çakmak başkanlık yapacak ve “Dijital (parmak) Alemde Mikrodalga ve Muhafazakarlık” başlıklı konuşmasını gerçekleştirecek. Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gülsüm Depeli “Yalnızlaştırma İdeolojisi Olarak Aile: İçerisi ve Dışarısı”, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Faruk Yaylacı “Çaresiz Bir Strateji Olarak Yalnızlık ve Eğitimin Sorumluluğu”, Düzce Üniversitesi’nden Doç. Dr. Taner Atmaca ve Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nden Öğr. Gör. Ayşegül Övdür Altundal “Parçalanmış Aile Çocukları ve Eğitim: Okullara Yansıyan Çeşitli Sorunların Analizi” başlıklı sunumlarıyla ikinci oturumda yer alacak.
İkinci oturuma Avusturya’dan katılacak olan Psikiyatrist Dr. Fatma Tuba Aydın Mentschl “Göçmen Çocukların Yalnızlığı” başlıklı sunumunu yapacak. Sempozyumun son oturumu ise Sakarya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zafer Danış başkanlığında gerçekleşecek. Üçüncü oturumda Karabük Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gülay Günay “Yaşlılıkta Yalnızlık ve Bir Sosyal Destek Sistemi Olarak Ailenin Önemi”, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Talip Yiğit “Yaşlılığın Kompleksitesi: Yaşlılık Tercih mi, Yoksa Nesnel Bir Gerçeklik mi?”, Sakarya Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Nesim Aylvarcı “Yaşlılıkta Yalnızlık ve Toplumsal Tecrit” ve Üsküdar Üniversitesi’nden Dr. Nihan Kalkandeler Özdin “Boş Yuva Sendromu” başlıklı sunumlarını gerçekleştirecek.
4. Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı’nın kapanış konuşması ile sona erecek. (Karadeniz Son Havadis)