Türkiye’nin Bern Büyükelçisi Ece Acarsoy 15 Temmuz darbe girişimiyle alakalı sorularımızı yanıtladı.
Ömür Çelik
BERN- Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) / Paralel Devlet Yapılanması (PDY) tarafından düzenlenen hain darbe girişimi, Türk Milleti’nin direnişiyle bertaraf edilmesinin üzerinde 7 yıl geçmesine rağmen hain örgüte dönük operasyonlara devam ediliyor. FETÖ ve PDY Türkiye dışında faaliyetlerini sürdürüyor.
FETÖ, yeni nesil bir terör örgüt olduğunu FETÖ tipi bir örgütle mücadele etmek durumunda kalan belki de ilk devlet olduğumuzu, Bu yüzden de FETÖ’yle mücadelemiz sırasında her geçen gün örgütün yeni taktiklerini keşfediyor ve bunlara karşı önlemler alındığını belirten Türkiye’nin Bern Büyükelçisi Ece Acarsoy 15 Temmuz darbe girişimiyle alakalı sorularımızı yanıtladı.
-Türkiye geçmişte birçok kez darbe girişimi yaşadı, ancak 15 Temmuz’daki kalkışma diğerlerinden farklı idi. Farklı olan yönü neydi?
-Sözlerime 7 yıl önce, ülkesi ve milleti için canlarını feda eden 251 kahraman şehidimizi rahmetle anarak başlamak istiyorum. Şehitlerimizin aziz hatıralarını minnet ve saygıyla yâd ediyorum. 15 Temmuz gecesi gazilikle şereflenen iki binden fazla vatandaşımıza da sağlık ve afiyet diliyor, her birine tek tek saygı ve şükranlarımı sunuyorum. Canlarını hiçe sayarak bu hain darbe girişiminin karşısında duran tüm vatandaşlarımız Türkiye Yüzyıl’ının gerçek kahramanları olmuşlardır.
Sorunuza gelirsek, tabiatıyla her ülkenin demokrasi tarihinde çeşitli iniş çıkışlar yaşanmış, hatırlanması istenmeyen tatsız hadiseler vuku bulmuştur. Türkiye’nin köklü demokrasi tarihinde de darbeler, muhtıralar yaşanmıştır. Ancak 15 Temmuz hain darbe girişiminin iki farklı yönü olduğu kanaatindeyim. Birincisi, 15 Temmuz kalkışması, komuta zinciri dâhilinde değil, Türk ordusunun içine sızan, sapkın ve radikal FETÖ terör örgütü militanları tarafından düzenlenmiştir. Devletin hemen her kurumuna türlü hilekârlıklarla sızan bu hain terör örgütü, hem silah arkadaşlarına hem de sivil halkımıza saldıracak kadar alçalmıştır. İkinci fark ise aziz milletimizin Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısına icabet ederek sokaklara dökülmesi ve göğsünü siper ederek bu hain darbe girişimini boşa çıkarmasıdır. Kendi iradesinin üstünde hiçbir irade tanımayan yüce milletimizin bu fedakâr mücadelesi, demokrasi tarihimize altın harflerle kazınmıştır.
-Türk halkının, ölümü göze alarak sokağa inerek darbe girişiminde bulunan FETÖ yanlılarına karşı direnişini nasıl okumak lazım. Oysa geçmiş darbelerde böyle bir direniş yaşanmamıştı.
Aziz milletimiz, biraz evvel sözünü ettiğim demokrasi tarihimizdeki iniş çıkışlardan ders çıkarmayı bilmiştir. Demokrasi yolculuğuna başladığı dönemlere kıyasla her alanda çok daha ileri, çok daha müreffeh bir Türkiye’de yaşayan halkımız, 21. yüzyılın Türkiye’sini arkaik, sapkın ve radikal bir terör örgütüne teslim etmeyi reddetmiştir. 15 Temmuz gecesi Türk milleti, bağımsızlığa ve demokrasiye olan aşkını içeride veya dışarıda hiçbir odağın eline, insafına, uhdesine bırakmamış ve Türkiye Yüzyılı’nın kahramanlık destanını yazmıştır. Tabii ki bu noktada başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere devlet büyüklerimizin milletimizi doğru bir şekilde yönlendirmeleri ve yol göstermelerinin payı çok büyüktür.
-Başarısız darbe girişimi olmasaydı Türk Devleti’nin içine sızmış FETÖ terör örgütü mensuplarının deşifresi mümkün olabilir miydi?
Esasen 15 Temmuz hain darbe girişiminden birkaç sene evvel, FETÖ terör örgütü çeşitli entrikalarla devletimizi ve milletimizi bölmeye, insanların zihinlerine şüphe tohumları ekmeye çalışarak gerçek yüzünü göstermeye başlamıştı. Ortada bir paralel devlet yapılanması olduğu hakikati de gün yüzüne çıkıyordu. Ancak yıllar boyu beyinleri yıkanan ve takiye konusunda uzmanlaşan bu hain terör örgütünün mensuplarının kendilerini gizlemeyi çok iyi bildikleri de bir gerçek. Bir de tabii FETÖ’nün uzun yıllar boyunca kendini bir iyilik ve eğitim hareketiymiş gibi pazarlamasının yarattığı etkiyi de göz ardı etmemeliyiz.
Sözün özü, 15 Temmuz hain darbe girişiminden önce de devletimiz FETÖ’nün ne kadar tehlikeli bir yapılanma olduğunun farkındaydı. Ancak hain kalkışma neticesinde FETÖ’nün taktığı maske düştü, toplumumuzun tüm kesimleri bu yapılanmanın gerçek yüzünü gördü. Dolayısıyla FETÖ mensupları ilgili kurumlarımız tarafından er ya da geç deşifre edilecekti, ancak 15 Temmuz hain darbe girişimi bu süreci hızlandırdı diyebiliriz kanaatindeyim.
-Türk devletinin kılcal damarlarına kadar girmiş paralel yapılanmanın bir daha ortaya çıkmaması için nelerin yapılması gerekiyor? Gelecek nesillere böyle yapılara meyletmemeleri için neler tavsiye edeceğiz?
-Devletlerin yaşayan organizmalar olduklarını unutmamamız gerek. Dolayısıyla tüm canlılar gibi devletler de zaman zaman hastalanabilirler, ulu bir ağacın arsız bir sarmaşık tarafından sarılması gibi kuşatılabilirler. Burada önemli olan milletimizin tavrı ve tutumudur. 15 Temmuz gecesi olduğu gibi devlet-millet el ele şiarından kesinlikle vazgeçmememiz gerekiyor. Nasıl ki devletimiz vatandaşının zor gününde yanında duruyorsa, milletimiz de devletimizin zor günlerinde yanında durmayı her zaman bilmiştir. Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Devletimiz ve milletimiz 15 Temmuz hain darbe girişimi ve FETÖ terör örgütüyle mücadeleden çok ciddi tecrübeler edinmiş, dersler çıkarmıştır. Devletimiz, emaneti ehline vermek suretiyle bir daha böyle bir yapılanmanın palazlanmasına izin vermeyecektir.
Gelecek nesillere verilebileceğim tavsiye şu olur: Önce vicdanınızın, sonra da aklınızın sesini dinleyin. Çünkü inanıyorum ki bu ikisini yapan hiçbir insan FETÖ gibi radikal ve sapkın bir terör örgütünün yanından geçmez.
-FETÖ terör örgütü mensubu on binlerce kişi hapiste veya devletteki görevlerinden el çektirildiler. Örgütün elebaşı ABD’de refah içinde yaşarken, yandaşlarını perişan etti. FETÖ örgütü Türkiye’ye verdiği zarar kadar kendisine inananlara da büyük zarar vermedi mi?
-Dünyadaki tüm terör örgütlerinin faaliyetlerinin önemli bir bölümü esasen lider kadrolarını beslemeye hizmet eder. FETÖ terör örgütü için de bu durum farklı değil. Az önce bahsettiğim gibi aklını ve vicdanını FETÖ elebaşına ihale etmiş kişiler, bunun bedelini ödediler, ödüyorlar ve ödemeye devam edecekler. Yurtdışında oldukları için kendini rahat addeden FETÖ mensuplarının da er ya da geç adalet önünde hesap vereceklerine ve masum insanlarımıza çektirdiklerini ödeyeceklerine de inanıyorum.
-Binlerce yıllık Türk tarihi boyunca bu millet böyle bir ihanet gördü mü? Kendi Meclisini bombalayacak, kendi evlatları katledecek ve sivilleri öldürecek kadar gözü dönmüş bu yapının dış bağlantıları yok muydu?
Yüce milletimiz tarihi boyunca ihanet olarak adlandırılabilecek irili ufaklı pek çok badire atlatmıştır. Ancak bu denli kapsamlı, organize ve sinsi bir ihanetin tarihimizde eşi benzeri olduğunu düşünmüyorum. Burada şunun da altını çizmek istiyorum. Türk milleti de Türk Devleti de atlattığı tüm badirelerden, gördüğü tüm ihanetlerden dersler çıkarmış ve daha da güçlenmiştir.
Sorunuzun ikinci kısmına gelirsek, tabiatıyla her terör örgütü gibi FETÖ’nün de dış bağlantıları olduğu bilinen bir sır. FETÖ’nün bu bağlantılarını keserek, örgütü en hızlı ve etkin biçimde küresel ölçekte çökertmek için Türk diplomatları olarak bizler de var gücümüzle çalışıyoruz.
-Sizin bir diplomat olarak yakınan şahit olduğunuz olaylar var. Türkiye’nin milli birlik ve beraberliğini bozmaya kalkan, darbe girişiminde bulunarak başarısız olanlar birçok Batılı ülkelerde hüsnü kabul görüyorlar. Muhataplarınız bunu nasıl izah edebiliyorlar?
Tabiatıyla FETÖ terör örgütünün emellerini gizlemek için kullandığı “dinler arası diyalog” anlatısı ve kendini bir “eğitim/yardım hareketi” olarak takdim etmesi, bazı dost ve müttefiklerimizin FETÖ’nün gerçek yüzünü görmesini geciktirebiliyor.
Ancak ne olursa olsun bizim görevimiz, İsviçre dâhil, FETÖ’nün az veya çok faal olduğu tüm ülkelere FETÖ’nün gerçek yüzünü ısrarla anlatmak. Bu çerçevede, Türkiye Maarif Vakfımız, Diyanet İşleri Başkanlığımız ve ilgili kurumlarımızla eşgüdüm halinde bu eli kanlı terör örgütüne karşı uluslararası planda mücadelemize kararlılıkla devam ediyoruz.
Dostlarımıza, müttefiklerimize FETÖ’nün esasen kendileri için de büyük bir güvenlik açığı teşkil ettiğini, aslında koyunlarında tüm istihbarat örgütlerinin istismarına açık bir yılan beslediklerini samimiyetle izah ediyoruz. Bu çabalarımızın da meyve vermeye başladığını görüyoruz. Malumunuz FETÖ “masum bir eğitim hareketi” olduğu iddiasıyla bu kadar palazlanabildi, dünyanın çeşitli bölgelerinde şebekesini bu sayede genişletebildi. Ancak Türkiye Maarif Vakfımızla eşgüdüm içerisinde gerçekleştirdiğimiz girişimlerimiz neticesinde bugüne kadar 47 ülkede FETÖ iltisaklı okul ve eğitim kurumlarının faaliyetleri kısmen ya da tamamen sonlandırılmış, bu ülkelerin 21’inde okullar Türkiye Maarif Vakfımıza devredilmiştir.
Dur durak bilmeden yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda tüm dünyanın er ya da geç FETÖ’nün gerçek yüzünü göreceğine inanıyorum.
İsviçre özelinde ise FETÖ iltisaklı kurum ve şahısların malvarlıklarının dondurulması dâhil, idari/adli tedbir ve süreçlere dair taleplerimiz mevcut. Bunların takipçisi olduğumuzu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu noktada, İsviçre makamlarının Temmuz 2016 darbe girişiminin hemen ertesinde ülkemizle dayanışma içinde olunduğuna dair beyanlarından memnuniyet duyduğumuzu, ancak günümüzde bu beyanın ruhuna uygun hareket edilmesini beklediğimizin altını da çizmek isterim. İsviçre makamlarından, iltica statüsünün FETÖ dâhil tüm terör örgütlerinin mensupları tarafından istismar edilmesinin önüne geçilmesini her fırsatta talep ediyoruz. Bu taleplerimizin karşılanması için uluslararası hukuk sınırları çerçevesinde elimizden gelen tüm çabayı gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceğiz.