ANKARA-BHA

“Gece, dip, karanlık ve gayya” detaylarını kendi şiirsel diliyle yeniden işleyen Erkılıç, insanlığın yaşadığı derin kırılmalara dikkat çekti.

Siyasetin yorduğu, soykırımın sürdüğü, haksızlığın / hukuksuzluğun orta yerde durduğu bir dünyada;

Esrarengiz gece…
Karanlık dip…
Üstü darağacı, ortası ip…
Sallanan sallanana
Gerçek…
Hayal…
Ya da muhayyel: Gayya…

Gayya kuyusunda güneşi gördüm
Karanlık ırzına geçmek üzreydi
Rüya sanıp bunu hayıra yordum
Güneş karanlığı içmek üzreydi

***

İnsanların cayır cayır yakıldığı, binaların gümbür gümbür yıkıldığı, gökte uçan kuşların sapır sapır döküldüğü bir dünyada;

Esrarengiz ölüm…
Bin bir zulüm
Çekilen çile…
Kurulan hile…
Sapsız çöp…
Kırılan kırılana
Hayat…
Ya da ötesi: Âb…

Âbı hayat denen sıvıyı gördüm
Ölüm, suyu benden almak üzreydi
Pınar sanıp koştum kendimi yordum
Hayat, su olmazsa ölmek üzreydi

Roketsan'dan milli füzelere yoğun mesai
Roketsan'dan milli füzelere yoğun mesai
İçeriği Görüntüle

***

Siyasetin sığlığında, soykırımın çığlığında, haksızlığın / hukuksuzluğun cirit attığı, sevgisiz / sevdasız, aşksız bir dünyadayız…

Dertler;
Bizim, sizin…
Benim, senin…
Mevzu: Derin…

Derince kazılan kuyudur gördüm
Kuyu, soğuk suya batmak üzreydi
Musalla deminin suyudur yordum
Su, beni kuyuya atmak üzreydi

***

‘Uykuda mısın sevgili yarim’ türküsüyle uyandım; esrarlı dünyaya ve yaşanası hayata…