ANKARA-BHA

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuşuyor. 

Erdoğan, "Gençleri öne sürüp belediye binasına saklanan sizlersiniz. Gençleri polisle karşı karşıya getirip timsah gözyaşları döken sizsiniz" ifadelerini kullandı. 

Erdoğan'ın konuşmasının tamamı şu şekilde:

"CHP'nin boykot çağrısına da millet itibar etmedi"

Geçen hafta Türk ekonomisinin gücünü test etme imkanı bulduk. Muhalefetin ekonomimize zarar verme girişimlerini boşa çıkardık. Milletimiz sırf yolsuzluklarını gözlerden kaçırmak için ülkesine ve milletine kasteden kifayetsiz muhterislerin boykot çağrılarına prim vermedi. Gezi olaylarında 'tüketmeyin, ekonomi dursun' çağrıları nasıl çapulcuların ellerinde patladıysa, CHP'nin boykot çağrısına da millet itibar etmedi. Yani boykotçular bizzat vatandaşımızdan boykot yedi. Türkiye ekonomisini batıracaklarını zannedenler bir kez daha avuçlarını yaladı, kös kös oturmak zorunda kaldı.

Meteoroloji'den 15 ile yağış uyarısı: Doğu ve Güneydoğu’da kuvvetli sağanak bekleniyor Meteoroloji'den 15 ile yağış uyarısı: Doğu ve Güneydoğu’da kuvvetli sağanak bekleniyor

Muhalefetin tüm kumpaslarına, tuzaklarına, tüm tahriklerine rağmen biz Türkiye'yi büyütüyor, Türkiye'yi hedeflerine doğru yaklaştırıyoruz.

"Perdeyi açan CHP, kapatan CHP"

19 Mart'tan bu yana siyaset sahnesinde çok farklı bir oyun oynanıyor. Bütün Türkiye son 20 gündür bir tiyatro izliyor, izliyoruz. Daha doğrusu hisseli harikalar kumpanyası izliyoruz. Oyunun yazarı CHP'liler. Oyunun kurgucusu CHP'liler. Oyunun figüranları CHP'liler. Sahne CHP'nin sahnesi. Perdeyi açan CHP, kapatan CHP.

Bilinmeyen tek bir şey vardı. O da bu orta oyununun kavuğunun kimde olduğuydu. Şimdi hafta sonu yaptıkları baskın kurultayla kavuk Sayın Özel'in başına geçmiş oldu. Ancak 20 gündür oynanan bu tuluattan bir türlü anlayamadığımız, sahne ışıklarının sahneye değil bize doğrultulmuş olmasıdır. Dikkatinizi çekiyorum. Oyunu yazan onlar, oyunu sahneleyen onlar, çalıp çırpan onlar, İstanbul'da Escobar düzeni kuranlar onlar, paylaşım kavgası veren yine onlar. Şikayeti yapan onlar, tanıklığı yapan onlar. Savcıların kapısında ihbar sırasına giren yine onlar. Ama zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışanlar da onlar. Üzerindeki bütün kiri, pası, lekeyi, çamuru bizim üzerimize sıçratmak için olmadık taklalar atanlar da aynı şekilde onlar, yine CHP'liler. Hayırdır? CHP olarak siz bizi gözünüze far tutulunca donup kalan tavşan mı zannettiniz?

"Başınıza ne geldiyse sizin kavuk sevdanız yüzünden geldi"

Kusura bakmayın. Kendi iç tartışmalarınızın bedelini, faturasını ne bize ne de millete ödetemezsiniz. Sizin kavuk tartışmanız bizi hiç ama hiç ilgilendirmez. Sizin iç hesaplaşmanız bizi zerre kadar alakadar etmez. Şimdi çıkmışlar, yok şu gözaltına alındı, yok bu tutuklandı, yok onu serbest bırakın. Başınıza ne geldiyse sizin kavuk sevdanız yüzünden geldi. Sizin koltuk hırsınız, sizin dizginlenemez kibriniz, bundan dolayı geldi. Sizin açgözlülüğünüz yüzünden geldi. Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz. CHP'yi bu bataklığın, bu mafya düzeninin içine siz soktunuz.

Kendi içinizdeki meseleyi örtmek için de sokakları ateşe veren sizsiniz. Gençleri öne sürüp belediye binalarına saklanan sizsiniz. Gençleri kışkırtan, polisle çatıştıran sizsiniz. O gençlerin eğer hayatları karardıysa o hayatları karartan da CHP olarak yine sizsiniz. Tarih boyunca hep bunu yaptınız. Sandıkta kazanamayınca gençleri sokağa döktünüz. Onların kavgalarından, çatışmasından, hatta onların akan kanından kendinize rant devşirdiniz. Bu ülkenin pırıl pırıl gençlerinin omuzlarına basarak, onları çiğneyerek, onları bozuk para gibi harcayarak kariyer basamaklarını tırmandınız. Çoğu zaman koskoca bir hiç uğruna bu ülkenin çocuklarını feda ettiniz. Sonra da utanmadan, sıkılmadan çıktınız, hep başkalarını suçladınız. Her zaman yaptığınız bu, kurtla avladınız, çobanla yediniz, sonra sürünün sahibiyle oturup timsah gözyaşları döktünüz.

"Gençleri sokağa çağırıyor, kışkırtıyor, küfrettiriyor, polise saldırtıyorsunuz"

Buradan soruyorum: Bugün sürekli üzerinde tepindiğiniz Deniz Gezmiş'i sahaya süren siz değil misiniz? Meclis'te oylamadan kaçarak idamını onaylayan siz değil misiniz? İdamını izleyen, güya mezarı başında gözyaşı döken siz değil misiniz? Tüm bunlardan sonra utanmanız gerekirken, işinize her geldiğinde Deniz Gezmiş'i kullanan siz değil misiniz? Sadece Deniz Gezmiş'e değil, Sabahattin Ali'ye bakın, Nazım Hikmet'e bakın. Aynı riyakarlığı, aynı nebbaşlığı orada da görürsünüz. Şimdi de bir yandan gençleri sokağa çağırıyor, kışkırtıyor, küfrettiriyor, polise saldırtıyorsunuz. Sonra utanmadan timsah gözyaşları döküyorsunuz. Kusura bakmayın ama bu ülkenin gençlerini size yedirtmeyeceğiz, kullandırtmayacağız!

Gençleri yolsuzluklarınıza paravan yapmanıza müsaade etmeyiz. Kabul etmek istemeseniz de bu orta oyunları artık bayatladı. Millet bu tiyatroyu izlemiyor. Millet, CHP'nin bu senaryolarına dönüp de prim vermiyor. Kendiniz çalıyor, kendiniz oynuyorsunuz. Burada şunu da size hatırlatmak isterim: Güvendiğiniz dağlara da çoktan karlar yağdı. Medet umduğunuz, önünde eğilip büküldüğünüz Batılı aktörler sizi terk edeli çok oldu. Son bir umutla aradığınız numaralar ya kapalı ya sizi engelledi ya da kapsama alanı dışına çıktı. Kimse sizi umursamıyor, değer vermiyor, yalanlarınıza kimse kanmıyor.

"Büyük bir çaresizlik içindeler"

Çok büyük bir çaresizlik içindeler. Üç haftada tüm itibarlarını kaybettiler. Milletin nazarında rezil rüsva oldular. Batılı efendilerinden de hiçbir destek göremediler. Boykot çağrıları deseniz, biraz önce de ifade ettim, ekonomiyi değil, bumerang gibi döndü CHP yönetimini vurdu. Yani kelimenin tam anlamıyla tüm cephelerde bozguna uğradılar. Şimdi bize sataşarak, partimize ve ittifak ortağımıza edepsizce hakaret ederek yaşadıkları hezimeti unutturmaya çalışıyorlar.

Aslında hiç cevap vermeye değmez ama gençler bunları bilsin. Gençler, CHP'nin tarihini öğrensin. Ne diyor Özgür Bey? CHP diyor, istese tek parti olarak devam edecekken demokratik seçimlerle ülkeyi tanıştıran parti CHP. Lütuf buyurdunuz. Ardından haddini daha da aşarak bizi cuntacılıkla itham ediyor.

"Türkiye'deki her darbenin, her darbe girişiminin, her muhtıranın, her cuntanın taşlarını döşediler"

Şimdi bakın değerli kardeşlerim, sevgili gençler, buraya özellikle sizin için dikkat çekiyorum. CHP'nin ikinci Genel Başkanı malum, İsmet İnönü. Koltuğu çok severdi. CHP'deki koltuğunu 1972 yılında, 88 yaşındayken, o da isteyerek değil, Bülent Ecevit karşısında kaybedince bıraktı. 1930 yılında ilk çok partili siyaset denemesinde koltuğu öyle bir sallandı ki, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nda üç ay tahammül edebildi, sonra o partiyi kapattırdı. 1946'da kendi isteğiyle değil, gönüllü olarak değil, bakın altını çizerek söylüyorum, yoğun uluslararası baskılar nedeniyle çok partili hayata geçmek zorunda kaldı. Buna mecburdu. Başka çaresi, başka yolu yoktu. Şimdi o mecburiyeti sanki lütufmuş gibi kibirle milletin yüzüne vuruyorlar.

1950'de Türkiye'deki ilk şeffaf seçimde CHP iktidardan uzaklaştırıldı ve o günden bugüne tek başına iktidara gelemedi. Peki CHP iktidara gelemeyince, sandıktan çıkamayınca ne yaptı? 27 Mayıs cuntasının taşlarını döşedi. CHP ülkenin ayarlarını öyle bozdu ki, 1961, 62, 63, 69, 1971 yıllarında cunta girişimleri oldu. 12 Mart muhtırasını alkışladılar, 27 Aralık 1979 muhtırasına ve 12 Eylül cuntasına giden yolu açtılar, 28 Şubat darbesine alenen alkış tuttular, bizim yırtıp çöpe attığımız 27 Nisan bildirisinin arkasında durdular. Sokaklara çıkıp "Ordu göreve!" diye gösteriler yaptılar. 17-25 Aralık darbe girişiminin, Gezi kalkışmasının aktörü oldular. 15 Temmuz'da tankların önünden kaçıp televizyon karşısında keyifle kahvelerini yudumladılar.

Türkiye'deki her darbenin, her darbe girişiminin, her muhtıranın, her cuntanın taşlarını döşediler, davetiyesini yazdılar, arkasında durdular, alkışladılar, darbecilerin sırtını sıvazladılar.

"Cunta demek CHP demektir"

CHP Genel Başkanı'na kendi tarihini iyi okumasını tavsiye ediyorum. CHP Genel Başkanı'na, şayet biraz cesareti varsa, vesayet lekeleriyle adeta katrana dönmüş kirli geçmişiyle yüzleşmesini öneriyorum. Sayın Özel, 1950'den bu yana sandıkta yoksunuz. Millet size yetki vermiyor ve siz 1950'den bu yana cuntalardan medet umuyorsunuz. Denklem gayet basit: CHP demek cunta demektir. Cunta demek CHP demektir.

CHP sadece yolsuzluğun değil, aynı zamanda bu ülkede darbeciliğin de kitabını yazmıştır. Bakın açık ve net ifade ediyorum: Eğer o hakaret ettikleri, o tehdit savurdukları bağımsız yargı olmasaydı, şu anda bile CHP kendi içinden çıkan cunta yönetiminin esiri olacaktı. Siz yatın kalkın yargıya dua edin ki sizi kendi içinizden çıkan cuntadan onlar kurtardı. CHP tam olarak işte budur. CHP'nin ülkenin meseleleriyle işi olmaz. CHP'nin vizyonu yoktur, planı, programı, ufku yoktur. CHP milletle ve milletin iradesiyle ontolojik sorunları olan bir partidir. CHP'nin özgürlük anlayışı sadece kendileri için, bir avuç seçkin içindir. CHP faşizmin vücut bulmuş, ete kemiğe bürünmüş halidir.

"Eski Türkiye artık yok"

Geçen hafta neler yaşandığını hep beraber gördük. İbretle takip ettik. Sessiz kaldı diye, açıklama yapmadı diye, bizim istediğimiz ölçüde destek vermedi diye sanatçılara, medya kuruluşlarına, yerli şirketlere baskı yaptılar. Yıllardır yol yürüdükleri ekran yüzlerini, sırf istedikleri kadar bağırmadı diye adeta linç ettiler. Bunun adı nedir? Bunun adı en ilkel, en barbar haliyle faşizmin ta kendisidir.

Faşizm, söyleyeni susturmaktan ziyade susanı konuşmaya zorlayan zorbalıktır. Daha iktidar umudu yokken bunu yapanlar, ezkaza ellerine yetki geçse neler yapar, varın siz düşünün. Bakın açık açık söylüyorum, cirimleri kadar yer yakarlar.

Ne sokak hareketleri, ne kışkırtmalar, ne tehditler, ne boykot adını verdikleri linç listeleri, Allah'ın izniyle bunlarla hiçbir yere varamazlar, varamayacaklar. Eski Türkiye artık yok. Anarşiyle sokaklarını teslim aldığınız Türkiye çok eskilerde kaldı. Üniversitelerini işgal edip öğrencileri, hocaları esir aldığınız Türkiye kötü bir hatıra olarak artık geçmişte kaldı. Ticareti, üretimi kilitlediğiniz günler çok gerilerde kaldı. Sanatçıya, gazeteciye, yazara, medyaya, arkanıza aldığınız vesayet kurumlarıyla parmak salladığınız, ayar çektiğiniz Türkiye tarihte kaldı. Yabancı diplomatların arabalarından atları çözüp o arabaları kendiniz de çekseniz, size bir kuru teşekkür reva görecek konjonktür bir daha geri gelmemek üzere tarihin çöplüğüne atıldı. Sayın Özel, artık sadece millet var, milletin muazzez iradesi var."