Ertan Örücü, kanayan yaramıza parmak bastı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ertan Örücü, kanayan yaramıza parmak bastıUzun yıllar Türkiye’de ve şimdi de İsviçre’de öğretmenlik yaparak binlerce gencin yetişmesinde emeği olan Ertan Örücü öğretmenimiz, Post Gazetesinin Türk çocuklarının Türkçe öğrenmelerinin önemi ve ehemmiyetini gazetemize değerlendirdi.

Sayın Örücü,

Türk çocukları neden Türk kültür derslerine gitmeli?

Bu soruya net bir cevap vermek gerekirse, bugün İsviçre’deki Türk toplumu istisnalar olmakla birlikte 3.kuşağı yaşıyor. Yani birçok velimiz İsviçre doğumlu yetişkinler. Uzun yıllar Türkiye’de ve şimdi de İsviçre’de öğretmenlik yaparak binlerce gencin yetişmesinde emeği olan Ertan Örücü öğretmenimiz, Post Gazetesinin Türk çocuklarının Türkçe öğrenmelerinin önemi ve ehemmiyetini gazetemize değerlendirdi. Sayın Örücü, Türk çocukları neden Türk kültür derslerine gitmeli?
Bu soruya net bir cevap vermek gerekirse, bugün İsviçre’deki Türk toplumu istisnalar olmakla birlikte 3.kuşağı yaşıyor. Yani birçok velimiz İsviçre doğumlu yetişkinler.

Hal böyle olunca çocuklarına dilimizi ve kültürümüzü aktarmakta bazı yetersizlikler ortaya çıkabiliyor. İşte Türk okulları bu eksikleri gidermeye katkı sağlıyor.
Başka bir örnek vermek istiyorum. Ebeveynlerden birinin başka bir ulustan olduğu durumlarla da sıklıkla karşılaşıyoruz. Böyle ailelerin çocuklarında Türkçe bilgisi doğal olarak daha az oluyor. Evde de Türkçe konuşulmazsa çocuğun dili maalesef gelişmiyor. Bazen sadece anlama düzeyinde bazen de yalnızca bazı kelimeleri tanıma düzeyinde kalabiliyor.
Türk Okulları bu eksikleri tamamen ortadan kaldırıyor demek gibi bir iddiamız yok. Ancak,haftada bir gün bile olsa, Türkçe derslerine gelen öğrenciler güzel dilimizi konuşuyor, kullanıyor, kültürümü- zün bir özelliğini öğreniyor. Kısacası,derslerimiz öğrencilerimizde farkındalık uyandırıyor.
-Türk çocukları için Türkçe neden önemli?
İsviçre birçok alanda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri.Bu ülkede vatandaşlarımızın çocukları için önemli eğitim fırsatları var.Buradan şuna gelmek istiyorum;
Çocuklarımız bu ülkede eğitimlerini sürdürmeliler. Bunu yaparken de,insan bilinçli hareket ederse, kendi dilini,kültürünü en güzel biçimde yaşatabilir inancındayım. Burada yaşadığım son beş yılda yabancı gençleri de çok gözlemledim.Onlarda bir şeyler eksikmiş gibi geliyor bana.Aile bağları,yardımlaşma,büyüklere saygı gibi değerlerin bizim gençlerimizi olgunlaştırdığına inanıyorum. İşte bu değerleri aktarmanın yolu da dilden, yani güzel Türkçemizden geçiyor.

-Ana dilini bilmek başka dillerin öğrenilmesine yardım eder mi?

Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar ve eğitimcilerin çalışmalarına göre, küçük yaştan itibaren çocukta ana dili güçlü bir şekilde gelişirse,başka bir dili öğrenmek daha kolay oluyor. Çünkü yeni dile ait yapılarla karşılaştığımızda ana dilden transfer yapabiliyoruz ve taşlar bu yolla sağlam ve hızlı bir şekilde yerine oturuyor.
Bunun olamadığı durumlarda,yani ana dilinin tam öğrenilmediği veya öğretilmediği hallerde,ikinci dilin de aynı şekilde gelişmediğini/gelişemediğini gözlemliyoruz.Böylece yarım bir ana dili ve yarım bir Almanca ortaya çıkıyor maalesef.

-Türkçe bilmek ayrıcalık mı?

Güzel Türkçemizi konuşmak ana dilimiz olduğu için bizim için kolay elbette. Ancak dilbilimciler Türkçeyi öğrenilmesi zor dillerden biri olarak kabul ediyor. Bana göre bu bir ayrıcalık. Sıfırdan öğrenmek için büyük emek gerektiren bu dili çocuklarımız ana dilleri olduğu için neden daha iyi öğrenmesinler?
Bir de şu açıdan bakabiliriz;
Bugün Türkçe Balkanlardan Orta Asya’ya 300 milyon insan tarafından ana dili olarak konuşuluyor. Lehçe farklılıkları olduğunu kabul etmeliyiz, ancak bu kısa sürede aşılabiliyor.
Tanınmış Türkolog Ahmet Bican Ercilasun, Türkiyeli bir Türkün diğer Türk halklarıyla anlaşabilme derecelerini araştırmış. Türkiye Türkçesine oldukça uzak sayılabilecek Kazak ve Kırgız Türkleriyle bile bir ay içinde % 70-80 oranında anlaşılabileceğini söylüyor kendisi.
Örneğin, ben Azerbaycan’da beş yıl süreyle görev yaptım. Orada konuşulan dile alışmam sadece birkaç gün sürmüştü. Kısacası dünyanın neresine gidersek gidelim Türkçe konuşan birileriyle mutlaka karşılaşırız.

-Türkçeyi bilmemenin Türk çocuklarında oluşturacağı sorunlar nelerdir?

Şöyle bir düşünelim;
Bir çocuk ana dili olan Türkçeyi yeterli seviyede konuşamıyor ve anlamıyor.Bu durumda, doğal olarak ülkenin kültürüne, yaşam tarzına, tarihine de yabancı kalacaktır.Yani ana dili bilmemek, o ülkeyle olan bağların, aidiyet duygusunun da zayıf olması sonucunu doğuracaktır.

-Türkçe bilmeyenlerin aile ve memleket bağları kesilir mi?

Bu soruya cevap olarak evet ya da hayır diyemem. Bu konu biraz da ailenin ilgisine bağlı.
Önceki yıllarda Türkçeyi çok az bilen bir öğrencim vardı. Öğrencimin babası, Türkçeye daha fazla maruz kalsın,’Türkiye havası’ alsın diye onu her yıl memleketine götürüyordu. Yaz tatilinden sonra öğrencimin hem derse olan ilgisinin hem de Türkçe konuşma becerisinin arttığını görüyordum.
Ben de İsviçre’deki bütün velilerimize yılda bir kez de olsa çocuklarını ülkemize götürmelerini tavsiye ediyorum.
-Ana dilin çocukların şahsiyet ve özgüven kazanmasında etkisi var mı?
Mutlaka olumlu etkisi var. Daha önce de söylediğim gibi dil öğrenirken sadece kuralları, konuşmayı vs öğrenmiyoruz. Dille birlikte kültürel değerler de öğreniliyor. Bilinçli ve doğru öğrenmelerle, kültürel zenginliklerimizin çocukların kişişel gelişimlerinde olumlu etkileri olduğu açıktır.

-Türk çocukların Türkçeyi öğrenmeleri için ailelere düşen görevler nelerdir?

En önemli görevin evde Türkçe konuşmak olduğuna inanıyorum. Velilerimize bunu sıklıkla söylüyoruz. Bazı velilerimiz, çocuklarının ‘kolaya kaçıp’ Almanca cevap verdiklerini, kendilerinin de bir süre sonra çocuklarıyla Almanca iletişim kurmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Anne ya da babadan en az birinin, ısrarlı olup çocukla sadece Türkçe konuşması gerektiği düşüncesindeyim.
Bunun yanında ailelerden çocuklarını Türk okullarına göndermelerini ve onların derslere devamını sağlamalarını rica ediyorum. Evde Türkçe konuşmayı tercih etmeyen öğrencilerimiz okullarımıza geldiklerinde, biz öğretmenler yalnızca Türkçe konuştuğumuz için, Türkçe konuşmak zorunda kalıyorlar.

-Aile ve öğretmen işbirliğinin çocuğun üzerinde olumlu etkileri var mı?

Aile-öğretmen işbirliği önemli. Sadece öğretimle ilgili konularda değil, öğrenciyi daha iyi tanımak, farklılıklarını bilmek, özel durumları (sağlık sorunları vb.) konularda bilgi sahibi olmak veya sınıfta istenmeyen davranışlar ortaya çıktığında bunları önlemek için veli-öğretmen işbirliği gerekiyor. Öğretmenin öğrencisini tanıması ve bunu ona hissettirmesi, öğrencinin de kendisini değerli hissetmesi- ni ve karşı tarafa güven duymasını sağlayacaktır.

-Türk çocuklarının Türkçeyi öğrenmeleri için neler yapılmalı?

Dili aktif olarak günlük hayatta kullanmak lazım. Dili konuşmadığımızda aktif olarak kullanmadığımızda gelişim ve ilerleme olmuyor. Bu yabancı dil öğretiminde de bu şekilde.

Araştırmalar insan zihninin en fazla konuştuğumuzda aktif olduğunu böylece daha fazla kalıcı öğrenme olduğunu gösteriyor.
Klasik bir öneri olacak ama kitap okumak da önemli. Çünkü okuduğumuz şeylerden hem yeni kelimeler öğreniyoruz hem de dilin yapısına ait öğeler yerine oturuyor. Bulabiliyorsak çocukların sevdiği Almanca kitapların Türkçeye çevrilmiş olanlarını onlara alabiliriz.
Türkiye’de basılan birçok çocuk dergisi mevcut. Bu dergilerde yararlı bilgiler, hikayeler, bulmaca- lar,eğlenceli etkinlikler var. Ancak kabul etmeliyiz ki, günümüzün kuşağı bir işe uzun süre odaklanamıyor,çabuk sıkılıyor.
Çocukların ilgi alanlarıyla ilgili (spor,müzik,bilim,eğlence) konularda Türkçe yayınları araştırıp onları yönlendirebiliriz. İçeriklerin anne-babalar tarafından zaman zaman kontrol edilmesi şartıyla internet veya Youtube’da her türlü konuda sınırsız bilgi mevcut. (ÖMÜR ÇELİK)

Ertan Örücü, kanayan yaramıza parmak bastı