ANKARA-BHA
Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, Cumhuriyet kurulurken devletin idare merkezi olarak konumlanan ve memur şehri olarak anılan Ankara'nın yüz yıllık gelişiminden bahsederek, "Milletimiz 100 yıllık sürede, müthiş bir hikâye yazarak, yokluk ve zorluk içinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline getirdi. Bu başarıda Başkent Ankara'nın yeri ve önemi çok büyük" dedi.
Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM) tarafından düzenlenen "Erken Cumhuriyet Dönemi Ankara'sında Ticaret Hayatı Sempozyumu" ATO Meclis Salonu'nda gerçekleşti. 24 Mart Pazartesi günü başlayan sempozyumun açılış konuşmaları ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran ile VEKAM Direktörü Filiz Yenişehirlioğlu tarafından yapıldı.
ATO Başkanı Gürsel Baran, Ankara'nın Cumhuriyet öncesi dönemindeki ekonomik yapısına ilişkin bilgi vererek başladığı konuşmasında, keçileriyle tanınan şehrin Avrupa'ya sof ticareti yapılan zengin bir yerleşim yeri olduğunu kaydetti. Jeopolitik konumu nedeniyle tarih boyunca ticaret, tarım ve askeri üs niteliğinde olan Ankara'da zaman içinde tiftik yününe dayalı ekonominin zayıfladığını, Ermeni tehciri, Balkan mübadelesi, çekirge istilası, kuraklık, kıtlık, salgın hastalıklar gibi nedenlerin şehrin canlılığını sekteye uğradığını anlatan Baran, 1916'da yaşanan büyük yangınla da şehrin kasvetli hale geldiğini ve "bozkır" olarak nitelendirildiğini dile getirdi. Ankara'nın Milli Mücadele'ye ev sahipliği yaptığını ve milletin bağımsızlık aşkını dünyaya haykırdığı merkezi haline geldiğini de kaydeden Baran, "Ankara'nın Başkent ilan edilmesi şehrin kaderini kökten değiştirirken, ticaret ve sanayi alanında büyük değişikliklerin de kapısını araladı" dedi.
Ankara'nın yönetim merkezi seçilmesinin ardından, bakanlıklar, kamu kurumları ve büyükelçiliklerin açılmaya başladığını, yetişmiş personel ihtiyacı nedeniyle İstanbul'dan göç aldığını dile getiren Baran, nüfus artışının yeni binaların inşasını zorunlu hale getirdiğini kaydetti. Baran, "Taşhan önünden Samanpazarı'na, Samanpazarı'ndan Cebeci'ye, Cebeci'den Yenişehir'e, Yenişehir'den Kavaklıdere'ye doğru uzanan alanlar üzerinde apartmanlar, evler, resmi binalar kısa süreler içinde yükselerek, bozkır kasabası artık yerini yepyeni bir şehre bırakıyor" diye konuştu. Şehirde gıda, giyim, ulaşım gibi temel ihtiyaçların karşılanması için yeni iş alanlarının doğduğunu da bildiren Baran, "Erken Cumhuriyet döneminde Ankara'nın ticari hayatı, büyük ölçüde küçük esnaf ve zanaatkârlar tarafından şekillendiriliyordu. Milli sanayiyi destekleme politikaları kapsamında kurulan fabrikalar bir yandan istihdam oluşturuyor diğer yandan da Ankara'nın kalkınmasına katkı sağlıyordu. Milli iktisadın kurulabilmesi için çiftçiden sanatkâra, tüccardan sanayiciye kadar tüm kesimler canla başla çalışırken amaç, bağımsız ve yerli bir ekonomi kurup Osmanlı borçlarını tasfiye etmek ve bağımsız bir ekonomi oluşturmaktı" dedi.
Türk milletinin Milli Mücadele sürecinde silah sanayinin olmayışının sıkıntısını çektiğini ve bu tecrübeden yola çıkılarak, Ankara Fişek Fabrikası ve Kırıkkale Mühimmat Fabrikası'nın kurulduğunu kaydeden Baran, "Ankara Çimento Fabrikası, Ankara Havagazı Fabrikası ve daha birçok şirket bu süreçte gerçekleştirilen yatırımlar arasında yerini alıyor. Art arda fabrikaların kurulması şehrin demografik yapısına yansıyıp yeni bir işçi sınıfı ortaya çıkarken, tüketim alışkanlıkları ve talepler de değişmeye başlıyor. Ulus Meydanı'nın gelişmesiyle birlikte civarda dükkânlar açılmaya başlıyor. Anafartalar Caddesi'nde han, otel, mağaza, pastane gibi şehrin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına cevap verecek ticarethaneler kuruluyor. Çıkrıkçılar yokuşu o dönemin ticaret merkezi durumunda. Eyüp Sabri Tuncer, Akman Boza, Os-Ka Mağazası, daha sonra adını ABC Giyim olarak değiştiren Ne Mutlu Kardeşler, Meserret Oteli, Şark Ecza Deposu, Gül Kahve, Şekerci Osman Nuri, Karpiç Restoran, Haim Kohen Ayakkabı Dükkânı, Bonomo Hırdavat, Coşkun Manifatura, Nuh'un Ankara Makarnası ve daha pek çok işletme açılıyor. Ve tabi bugün küresel bir şirket haline gelen Koç Holding'in temeli de Cumhuriyet'in ilk yıllarında Ankara'da atılıyor" diye konuştu.
Bir yandan büyümeye çalışan devletin diğer yandan altyapı yetersizlikleri, sermaye eksikliği sıkıntısı yaşadığını da kaydeden Baran, "Ankara'nın ticari hayatını geliştirirken iktisadi olarak kendi ayakları üstünde durmak isteyen genç Türkiye'nin bu gelişim dönemi, sanayi tesisleri kadar finans kuruluşlarına olan ihtiyacı da ortaya çıkardı. İş Bankası, Sümerbank, Halkbank ve Merkez Bankası başta olmak üzere, Cumhuriyet'in ilk 15 yılında 14 banka kuruldu. Halk Bankası ve Ziraat Bankası gibi kamu bankaları aracılığıyla esnafa ve girişimcilere kredi verilerek sermaye yetersizliği sorununa çözüm üretilmeye çalışıldı" dedi.
"İktisadi hâkimiyet için Ankara Ticaret Odası kuruldu"
ATO Başkanı Baran, erken Cumhuriyet dönemi Ankara'sında ticaretin gelişiminde önemli bir rol oynayan kurumlardan birinin de Ankara Ticaret Odası olduğuna dikkat çekerek, "17 Şubat 1923'te İzmir'de toplanan Türkiye İktisat Kongresi'nde, Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner' sözleri üzerine, Şakir Kınacı ve arkadaşlarından oluşan bir grup tacir harekete geçiyor. İktisadi hâkimiyeti sağlamak, sağlamlaştırmak ve daha ileriye taşımak amacıyla henüz Cumhuriyet ilan edilmeden önce Ankara Ticaret Odası kuruluyor" diye konuştu.
"İktisadi bağımsızlığın kalesi Ankara"
Türk milletinin olağanüstü güç şartlarda verdiği bağımsızlık mücadelesi ile canını, kanını ortaya koyarak dirilişin ve varoluşun mucizesini yazdığını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna imza attığını kaydeden Baran, şunları söyledi:
"Milletimiz, devletler için uzun sayılmayacak bir süre olan 100 yıllık sürede, müthiş bir hikâye yazdı. Yokluk ve zorluk içinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline getirdi. Bu başarıda, Başkent Ankara'nın yeri ve önemi çok büyük. Ankara, bugün 13 organize sanayi bölgesi, 13 teknoloji geliştirme, 152 Ar-Ge ve 36 tasarım merkezi ve ticari merkezleriyle Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasıla'sına en fazla katkı sağlayan ikinci il durumunda. Ankara, aynı zamanda 21 üniversitesi ve üniversitelerdeki güçlü akademik kadrosuyla bir eğitim şehri. Başkentimiz, 15 milyar doları ihracat olmak üzere yaklaşık 32 milyar dolarlık dış ticaret hacmiyle, Türkiye'nin ihracatta üçüncü, ithalatta ikinci sırasında olarak adını yazdırıyor. Dünyanın hemen her ülkesine, bölgesine, demir çelikten mobilyaya, hububattan optik cihazlara, İHA'lardan SİHA'lara kadar pek çok sektörde ihracat gerçekleştiriyor. 1923 yılında hiç sanayisi olmayan ülkenin Başkenti, bugün savunma sanayi ihracatının yaklaşık yarısını tek başına yapıyor. Kurtuluş Savaşı'nın son kalesi Ankara, yüz yıldır iktisadi bağımsızlığın ilk kalesi olarak varlığını sürdürüyor. Cumhuriyet kurulurken devletin idare merkezi olarak konumlanan, memur şehri Ankara, erken Cumhuriyet döneminde atılan tohumların yeşerip büyüyüp, dev çınarlara dönüştüğü bir dünya metropolü olarak sanayi ve ticarete damgasını vuruyor" dedi.
Sempozyumda, Koç Holding Resmi İşler Direktörü Ali Utku Atalay, Ford Otosan Resmi İşler Lideri Ahmet Arif Sezgin ile çok sayıda akademisyen ve davetli yer aldı. Erken Cumhuriyet Dönemi boyunca şehrin ekonomik ve toplumsal yapısının alanında uzman 14 akademisyen tarafından farklı açılardan ele alındığı oturumlarla devam eden sempozyum, 24 Mart Çarşamba günü sona erdi.