NİSA NUR BACAK/ANKARA-BHA

Anahtar (A) Parti Medya ve Tanıtım Başkanı Ali Işıner Hamşioğlu, parti genel merkezinde gündeme ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi.

Işıner Hamşioğlu, hükümetin dış politika yönetimine, "Türkiye masada mı olacak menüde mi yer alacak?" şeklinde seslendi. Hamşioğlu, hükümete uyarılarda bulunurken muhalefetin "aday kim olacak" hazırlıklarına da şu eleştiriyi getirdi:

“Türkiye’nin sorunlarını çözmek için mi varsınız, yoksa koltuk hesapları yaparak iktidarın ekmeğine yağ sürmek için mi? Daha seçim tarihi belli değilken, Cumhuriyet Halk Partisi içinde Cumhurbaşkanı adayını hemen belirleyelim, ön seçim yapalım tartışmaları başlatılıyor. Altılı masada, tabandan gelen hiçbir talep olmadan, Kılıçdaroğlu aday olacak dayatması yapıldı. O gün kendi adaylığı için masanın paydaşlarına pusu kuran Kılıçdaroğlu ve dar ekibi, bugün bana adaylık dayatıldı diye açıklama yapıyor. Merak ediyoruz; Bugün CHP içinde erken adaylık tartışmalarını körükleyenler dün Kılıçdaroğlu’nun adaylığını dayatanlarla aynı odaklar mı?” 

Işıner Hamşioğlu, dış politikaya yönelik uyarılarda bulunurken şu ifadeleri kullandı: 

Güney Kıbrıs silahlandırılırken, biz neyi bekliyoruz?

Türkiye’nin güvenliği ve toprak bütünlüğü tehlikededir.  Kıbrıs ve Suriye üzerinden oynanan kirli oyunların farkında olmak zorundayız. Türkiye’nin dış politikası, tarihinin en büyük kırılma noktalarından birine sürüklenirken, iktidar içeride siyasi hesaplarla meşgulken, dışarıdaki gelişmeleri ve tehditleri görmüyor mu? Suriye’den Kıbrıs’a, Doğu Akdeniz’den Irak’a uzanan geniş bir coğrafyada, ülkemiz açıkça köşeye sıkıştırılmaktadır. Bu gelişmelere karşı stratejik hamleler yapmak yerine, günü kurtarmaya yönelik göstermelik adımlarla vakit kaybediyoruz. Güney Kıbrıs silahlandırılırken, biz neredeyiz, neyi bekliyoruz? Son dönemde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, açık bir şekilde silahlandırılmakta ve bölgedeki dengeler Türkiye aleyhine değiştirilmektedir. ABD, Güney Kıbrıs’a uyguladığı silah ambargosunu tamamen kaldırmış, bölgeye yığınak yapmaya başlamıştır. Fransa, Yunanistan ve İsrail’in desteğiyle, Rum tarafı hızla askeri kapasitesini artırmakta, KKTC ve Türkiye için doğrudan bir tehdit haline gelmektedir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını korumak için etkin bir politika mı yürütmek zorundayız. Mavi Vatan diyerek çıkılan yoldan bugün geri adım mı atıldı? Doğu Akdeniz’deki varlığımızı zayıflatan hamlelere karşı ne yapıyoruz? Güney Kıbrıs’ın silahlandırılmasına ses çıkarmayarak, diplomasi yürütüyoruz bahanesiyle tehlikenin büyümesine göz yumuyorsunuz. Buradan açıkça soruyoruz. Rum kesiminin silahlanmasına kim dur diyecek? Türkiye, garantörlük hakkını koruyacak mı, yoksa taviz üstüne taviz mi verecek? Doğu Akdeniz’deki enerji savaşlarında Türkiye masada mı olacak, yoksa menüde mi olacağız? Kıbrıs, Türkiye için bir güvenlik hattıdır ve burada geri adım atmak, ülkemizin geleceğini riske atmaktır. Kıbrıs bizim vatanımızdır. Kıbrıs Türkiye’nin yalnızca Akdeniz’de değil, Ortadoğu’daki gelişmeler bakımından da en önemli güç merkezidir. Kıbrıs’ı bir oldu bitti ile Girit haline getirmek isteyenlere, Amerika eliyle İsrail planlarına servis etmek isteyenlere dur demek zorundayız. Daha fazla geç kalmadan gerekli adımların atılması için hükümeti uyarıyoruz. 

Türkiye, uluslararası arenada giderek yalnızlaşıyor

Suriye’deki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Suriye’de işler her geçen gün Türkiye’nin aleyhine işlemektedir. PKK/YPG terör örgütü, ABD ve İsrail’in açık desteğiyle bölgesel bir güç haline getirilmektedir. Terör örgütüne ağır silahlar veriliyor, eğitim kampları kuruluyor ve bölgede fiili bir devleti inşa ediliyor. ABD ve İsrail, bu yapıyı meşrulaştırmak için üst üste girişimlerde bulunuyor.  Bugün Türkiye’nin güneyinde şekillenen bu yapı, ilerleyen yıllarda ülkemizin başına açılacak en büyük belalardan biri olacaktır. Kıbrıs’tan Suriye’ye, Doğu Akdeniz’den Irak’a kadar Türkiye’nin ulusal güvenliği tehdit altındadır. Suriye’de PKK terör devleti kuruluyor. Kıbrıs’ta Rumlar silahlanıyor. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını savunulamıyor.  ABD ve İsrail’in planları tıkır tıkır işliyor.  Uyarıyoruz. Türkiye, uluslararası arenada giderek yalnızlaşıyor, çıkarlarını koruyamaz hale geliyor. Bugün, Türkiye’nin güvenliği tehlikededir. Biz buradan açıkça ilan ediyoruz; Anahtar Parti, Türkiye’nin güvenliğini ve ulusal çıkarlarını pazarlık masasına süren seçeneklere asla izin vermeyecektir. Kıbrıs’ta, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Türk milletinin çıkarlarını sonuna kadar savunacağız.

"Ekonomi yönetimi referans tarih olarak 2002 yılını almaktan vazgeçmek zorundadır"

7 Şubat 2025 tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Sayın Fatih Karan’ın sunumunu yaptığı 2025-1 Enflasyon Raporu ve 9 Şubat tarihinde Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in bir televizyon kanalında ekonomiye ilişkin yapmış oldukları açıklamaları dikkatle takip ettik. Ekonomi yönetiminde merkez bankasının ve diğer karar vericilerin itibarının piyasanın politikalara uyumlu ve hızlı tepki verebilmesi bakımından önemi tartışılmazdır. Bu nedenle herkesten önce Sayın Bakanın kamuoyu ile paylaştığı tüm bilgileri bu itibarı koruyacak şekilde tasnif etmesi büyük önem taşımaktadır. Ekonomi yönetimi referans tarih olarak 2002 yılını almaktan vazgeçmek zorundadır. 2002 yılından bugüne AK Parti hükümetleri tarafından yönetilen bir ekonomi politikası olduğunu, bu ekonomi politikalarının bir kısmının olumlu sonuçlar verdiğini, ancak sebebi anlaşılamayan gerekçesi, mantığı ve yöntemi asla anlaşılamayan bir kuru inat nedeniyle bugün yaşanan ekonomik daralma ve buhranın milletin boğazına sarıldığı gerçeği ile yüzleşmek zorundayız.

2024 yılı sonu verilerine bakarak şunları söylemek mümkün. Bütçe açığı bir önceki yıla göre yüzde 53’e yakın oranda artışla 2,1 trilyon liranın üzerinde bir düzeye çıkarak rekor kırdı.  2025 KKM halen milletimizin üzerinde çok ağır bir yük olarak durmaktadır. Faiz giderleri yüzde 88,3 arttı. Bu kadar büyük bir bütçe açığının borçlanarak finanse edildiği bir ortamda bunun aksini beklemek zaten mümkün değildir. Bunun yanında bir başka veri olarak vergi dışı gelirlerin de yüzde 90’ın üzerinde artışla bütçe açığının daha da artmasını engellediğini söyleyebiliriz. Özetle milletin boğazını bir yandan faiz ödemeleri yükü sıkarken, diğer yandan vergi dışı gelir dediğimiz kamu mallarının satışı, cezalar, bedelli askerlik geliri gibi diğer yükler sıkmaktadır.