6 Şubat’ta yaşanan depremde maalesef birçok vatandaşımızı kaybettik, onları rahmetle anıyoruz.
Ülkemizde lokomotif sektörlerden biri inşaat sektörüdür. Dünyada Endüstriye öncülük eden üç ülke: Almanya, ABD ve Japonya’da lokomotif sektör sanayi.
Ipsos’un 2022 yılındaki bir araştırmasına göre; Türkiye, yüzde 77 ile insanların doğal afet beklentilerinin en yüksek oranda olduğu ülkeler arasında. Ancak ne toplum ne de devlet buna hazırlıklı değil. Japonya’da ise bu oran yüzde 85 ama Japonya buna hazır.
Deprem değil bina öldürür sözünün üzülerek doğruluğu ile tekrar yüzleşmek durumunda kaldık. Artık deprem olduktan sonra çare üretmek yerine yapılarımızı depreme dayanıklı halde inşa etmek gerekir.
Güvenlik için binalarda kırılgan olmayan esnek yapısı, dayanımı ve hafifliği ve taşınabilirliği ile depreme karşı son derece güvenli bir model olan çelik yapı modelinin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Betonarme yapılara kıyasla çelik konstrüksiyon yapıların özellikle deprem kuşağında yer alan bölgeler için birçok avantajı bulunmaktadır.
Çelik yapı sisteminin maalesef ki Türkiye’de bilinirliği oldukça düşük. Kişi başına düşen çelik tüketiminin ülkelerin gelişmişliğiyle doğrudan ilişkili olduğu bilinmektedir .Avrupa ve Amerika’da çelik sistem kullanımı yüzde 40’lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında.
Türkiye yeni binalarda, kentsel dönüşüm projelerinde ve geçici konut yapımlarında çelik konstrüksiyona yönelmeli
Çelik konstrüksiyon yapıların imalat ve montajının çok daha kısa sürede tamamlanması, yapım süresinin kısa olması, binanın en kısa sürede oturulabilir hale getirilmesi açısından önem arz eder. Hızlı yapılan ve aynı zamanda sürdürülebilir özellikte olan çelik konstrüksiyon yapılar ekonomik olarak da diğer yapılara nazaran daha avantajlıdır. İnşaat sektöründeki birçok problemin en güncel ve gözde çözümüdür.
Çelik konstrüksiyon yapılar betonarme yapılara göre oldukça hafiftir. İnşaat sektöründeki teknolojinin son noktası olmasıyla birlikte binanın hafifliği ve çelik yapıların betonarmeye kıyasla daha fazla esneme özelliğinin olması zemine gelen yükün azalması sebebiyle depremin etkisinin azalmasını sağlar.
Deprem kuşağındaki ülkemizde yeni yapılacak bütün binalarda, kentsel dönüşüm projelerinde ve geçici konut yapımlarında deprem şartları da göz önüne alınarak çelik konstrüksiyona yönelmekte fayda görülmektedir.
Yaşanan elim felaketten sonra Adıyaman bölgesinde bilinçsizce yapılan betonarme yapılardan uzaklaşıp bölgenin gerekliliği olan çelik yapılara geçiş bir zorunluluk haline gelmiştir. Yatay mimarinin önemini bir kez daha gözler önüne seren bu felaket, belki de özümüze dönüp geleneksel yaşantımıza uygun biçimde bahçeli müstakil yapılara dönüşümüz için ön ayak olur.