Avukat Meltem Banko: Miras Hukukunun Amacı Hukuki İlişkileri Düzenlemektir
Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen miras hukuku hükümlerinin, ancak kişinin ölümü veya ölüm benzeri sebeplerin gerçekleşmesi halinde hüküm ve sonuç doğuracağını belirten Meltem Banko, “Uygulamada en çok rastlanan miras hukuku meseleleri, mirasçılık belgesi (veraset ilamı) çıkarılması işlemi, muris muvazaası davaları ve izale-i şuyu (mal paylaşımı) davaları olarak ifade edilebilir” dedi.
Erkek çocuklarına daha fazla mal bırakmak muvazaalı işlemin iptaline yol açabilir Miras davalarına yol açan durumlardan söz eden Banko, “Genellikle karşımıza çıkan, mirastan mal kaçırma olarak da bilinen muris muvazaası miras bırakanın, mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak ve tenkis davası açmalarının önüne geçmek amacıyla mirasçılardan biri veya diğer bir üçüncü kişiye yaptığı ivazsız kazandırmaları, muvazaalı olarak satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesi olarak ifade edilebilir. Bu duruma ülkemizde sıklıkla erkek çocuklarına kız çocuklarından daha fazla mal bırakmak amacıyla yapılan muvazaalı satış işlemlerinde rastlanmakta olup, bu eşitsizlik yargı sürecine taşındığı takdirde muvazaalı işlemin iptali ile sonuçlanabilmektedir” ifadelerini kullandı.
Miras kavgaları Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesinde ağırlıklı Miras hukukunun niteliği gereği ortaya çıkan problemlerin, aileler içerisinde karşılaşılan büyük bir sorun haline geldiğini söyleyen Avukat Banko, “Aile ve kardeşler arasında çıkan miras kavgaları sebebiyle ortaya çıkan hukuk davalarının yanında maalesef ki ceza davaları da açılabilmektedir. Ülkemizde iş yoğunluğu nedeniyle davaların uzun sürmesi de bu gerginliği artırmakta, aile içindeki bağların tümden kopmasına neden olmaktadır. Özellikle yukarıda da açıkladığımız üzere, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesinde ağırlıklı olmak üzere kimi geleneksel anlayışa göre erkek çocuklara daha fazla mal bırakabilmek için kadınların hakları çiğnenebilmekte, dava süreci uzun ve masraflı bir yol olduğundan, malın bu süreçte değer kaybına uğraması muhtemel olduğundan ve benzer sebeplerle hakkını arayan kadınların maddi ve manevi olarak bu süreçte yıpranmaları ve bu nedenle ikincil bir mağduriyete uğramaları söz konusu olabilmektedir” açıklamasında bulundu.
Devamlı bölünen araziler işlevsiz hale gelmekte. Miras davalarında ortaya çıkan değer kaybına değinen Banko, “Miras yoluyla devamlı bölünen arazilerin işlevsiz hale gelmesidir. Toprak, devleti oluşturan asli unsur olmakla beraber tarım arazileri toprağın en verimli kısmıdır. Bu sebeple Devlet, tarım arazilerinin bölünmesi konusunda kısıtlayıcı kanuni düzenlemeler yapmıştır. Özellikle geçimini tarım üzerinden sağlayan şehirlerimizde miras yoluyla örneğin çay arazilerinin devamlı bölünmesi neticesinde tarıma elverişli arazi miktarlarında önemli derecede azalma meydana gelmektedir. Bu durum başta aile olmak üzere, iktisadi olumsuzluklara da yol açmaktadır” şeklinde konuştu.
Miras davaları sürecinde kadınların mağdur olmaması için uzlaşmacı metotlara başvurulması gerektiği dile getiren Meltem Banko, açıklamasına şu sözlerle tamamladı:
“Sonuçla, yaşanan bu uyuşmazlıklarda, özellikle kadınların haklarını ararken mağdur olmamaları ve aile bağlarının miras problemi nedeniyle kopmaması adına uzlaşmacı yöntemlerin tercih edilmesi, paylaşım sözleşmesi veya arabuluculuk yoluna başvurulması taraflar için kısa sürede daha olumlu sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir.
Günümüzde yargının iş yükü geçen her bir gün daha fazla artmaktadır. Bunun bir sonucu olarak bireylerin sahip oldukları hakları elde etme süreleri uzamakta ve yorucu bir hal almaktadır. Bu süreci kısaltmanın yollarından biri de arabuluculuktur. Yargının iş yükünü hafifletmek için 5 Nisan 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan yeni yargı paketi ile ortaklığın giderilmesi (İzale-i Şuyu) davalarında arabuluculuk zorunlu hale getirilmiştir.
Kanaatimizce de, miras hukuku ilişkilerinin, aile içerisinde gizli olması tercih edilen alanlardan olduğundan, bilhassa gizlilik ve gönüllülük temeline dayalı arabuluculuk yolu ile, süreç gizli işletilebildiği gibi, ilgili uyuşmazlığın çözümü hızlı ve çift taraflı tatmin ile çözümlenebilmektedir. Bu şekilde, alanında uzman ve iletişim yeteneği güçlü bir arabulucu aracılığıyla, tarafların sağlıklı iletişim kurması sağlanarak, aile bütünlüğünün korunması hedeflenmelidir.”