Hititler’in doğayı çok sevmesi, tabiatla bütünleşmelerinden dolayı yeryüzü şekillerini tanrılaştırdıklarını belirten Taş, baş tanrının Güneş Tanrıçası Hepat ve Hava tanrısı Teşup olduğunu ifade etti. Taş, hava, taş, toprak, güneş ve ateşin birer tanrıya dönüştürüldüğünü belirterek, şöyle dedi; “Aynı zamanda bazı doğa olaylarını açıklayamamak da onların bu olayları birer tanrının yaptığına inanması zorunluluğuna getirmiştir. Örneğin şimşekten korktukları için bir fırtına tanrısı olgusuna inanmışlardır. Aynı zamanda pınarlar, akarsular, su kaynakları da Hitit inancında kutsaldır.
Dini törenlerin önemli bir kısmı pınarların etrafında ya da ormanlık yerler de gerçekleştirilmekteydi. Nitekim Anadolu’nun dört bir tarafına yayılmış kaya anıtları da bunun göstergesidir.Hitit Ekonomisi, tarım, ticaret, zanaat ve haraç dörtgeni üzerine kuruluydu. Arpa, buğday gibi tahıllar, elma, nar, üzüm gibi meyvalar yetiştiriliyordu. Üzüm bağları oldukça yaygındı.Daha çok yabancı tüccarların gelip Hitit kentlerinde iş yaptıkları anlaşılıyor. Yani Hitit ihracat ağırlıklı bir ülke olmaktan çok ithalat ağırlıklı bir ülke konumundaydı. Kapadokya’dan elde edilen gümüşün bolluğu, dış ticaret açığını kapatmış olmalı. Yani Hititler, paranın yapıldığı madene sahip olmanın avantajını kullanarak başka ülkelerin mallarını almış olmalılar. Nitekim gümüş bolluğu Hitit parasını da değerli kılıyor. Hititler, Babil kralı Hammurabi’nin Orta Doğu’yu hala etkileyen kısas hukukunda büyük bir değişiklik yaptılar ve günümüzden tam 3500 yıl önce modern hukuk anlayışının temelini oluşturan tazminat hukukuna geçmeyi başardılar. Kendi hukuk sistemlerini kurmuşlardır.